Loading...
 
tr
İslamiyet
Kadın 37 y.o.
Teslim olmak, boyun eğmek, itaat etmek anlamlarına gelir. Allahü Teala’nın emirlerine teslim olup itaat etmeğe dayanan bir din olması sebebiyle bu dine İslam denilmiştir. Allah tarafından peygamberler aracılığıyla insanlara bildirilen dünyada ve ahirette insanları mutl...
Gold
Teslim olmak, boyun eğmek, itaat etmek anlamlarına gelir. Allahü Teala’nın emirlerine teslim olup itaat etmeğe dayanan bir din olması sebebiyle bu dine İslam denilmiştir.

Allah tarafından peygamberler aracılığıyla insanlara bildirilen dünyada ve ahirette insanları mutluluğa ulaştıracak hayat şekli, itikadî ve amelî bir nizamdır. İslam, akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilahî bir kanundur.
12%

Fotoğraf albümleri

Takipciler

Serkan BEKİROĞULLARI
SEO CEO
Bilişim ve Teknoloji
Penguen Tasarım VİP
World History
Ümit
Ömer Faruk
Seymen Derneği Admin
Yüksel AKYELOĞLU

Arkadaşlar

Serkan BEKİROĞULLARI
SEO CEO
Bilişim ve Teknoloji
Penguen Tasarım VİP
World History
Ümit
Flaş Haber  7/24
Yüksel AKYELOĞLU
Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Gruplar

Projem

Henüz hiç projeler başlamamış
Orhan Yanık
EMİN KARIŞAN
Hüseyin cenk
Bill Watzmanescu
Kai Vaidyaez
Mert
mehmet mengüç
Engin Arayis
Sinan Uzun
Mert karaataş
Simayaliye
Sevgi basık
emre gökdemir
emre gökdemir
B.Söylemez
Mustafa Erbas
Sefa açık
Soner Kırtıl
Maksume sultan
Okan BÜYÜKÇELEBİ
Hüseyin YILMAZ
Hakan temizel
Hasan akkurt
Alikemal Akyasan
Alper Aslanoğlu
Berkay kaya
Müge Anlı
Gönül Dağı
Ebubekir aktaş
Anıl Yıldız
Neşet Altın
Ferid Uluçınar
Mehmet Ilhan
Yuliyan Aleksiev
Neyfel Kahramaner
Hayrettin Karaoğuz
Giyim İlanları
Umut Can
Kara Poyraz
Ramazan tekiş
Ülkü Cantürk
Sotnikova Svetlana
Betül Su
Mehmet Bozkurt
Mehmet Bozkurt
Maşallah Atiş
HasanAkkoyun
Ahmet Furuncu
Sinan Timur
Emre Öztürk
Sevda Yazar
Klinik Danışman
Sevda Gülcan
Erkan sayan
Ümit abaylı
Serhat Arslan
Emin Yaman
Joychen Gersava Cabrera
Ikidamla Gözyaşı
Resul kurnaz
İlginç kullanıcı mı? Bu ek verilerle bu kullanıcı hakkında kendi sonuçlarınızı oluşturun:
Kimseyi engellemedi ya da engellemedi.
219 arkadaşlık isteği aldı ve 71 kabul etti. 148 'i yok saydı ve gözetimsiz olarak bekleyen 0 var.
81 arkadaşlık isteği gönderdi ve 45 kabul etti. 36 göz ardı edildi ve henüz 0 cevapsız kaldı.

Haber Kaynağı

  • İslamiyet Gold
    ÜVEYSİLİK NEDİR ? ÜVEYS ZİKRİ NASIL YAPILIR ?
    ÜVEYSİLİK NEDİR ? ÜVEYS ZİKRİ NASIL YAPILIR ?
    ÜVEYSLİK NEDİR ? MUHARREM KARABAY HOCA İLE ÜVEYSLİK YOLU
    7 Haz 2017 tarihinde yayınlandı
    CLUBTURK TV DE İZLENME REKORLARI KIRAN PROGRAMIN İLK BÖLÜ...
    1 Beğen 0 Yorum Yap
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • İslamiyet Gold
    İslamiyet Gönderiye yorum yaptı Gönderen : Whordark
    Anneler Günü 1 gün olmamalı.
    Gösterişi bırakıp gerçeklerle yaşamak gerekiyor.
    4 üye beğendi
    4 Beğen 2 Yorum Yap
    İslamiyet Gold
    Haziran 25 '17
    Çok manidar bir görüntü.
    Yasemin KARAPIÇAK
    Temmuz 19 '17
    hayat ne acı anlamlı ve çok hoşuma gitti bunu görebilmek gerek yanlızlık yaşlanınca başlar
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • İslamiyet Gold
    İslamiyet Form konusunu beğendi Yayınlayan: World History'
    İran Şahı Nasreddin Kaçar hayatı
    Nasıreddin Şah (
    Farsça: ناصرالدین شاه قاجار, d. 17 Temmuz 1831, Tebriz - ö. 1 Mayıs 1896, Tahran), 1848-1896 yılları arasında İran şahı olarak hüküm sürdü.
    Batı ülkeleriyle kurulan ilişkilerin getirdiği değişim gereksinimini kavrayamamış ve başlangıçta izlediği reform politikasını terk ederek giderek tutuculaşmıştır.

    Muhammed Şah'ın küçük oğullarından biri olmasına karşın, annesinin etkisiyle veliaht seçildi. 1848'de babasının ölümü üzerine tahta çıkmasının ardından baş gösteren karışıklıkları başbakanı Mirza Taki Han'ın yardımıyla bastırdı.
    Ardından Mirza Taki Han'ın etkisiyle ülkeyi batılılaşma yolunda sokan bir dizi reform başlattı. Ama 1851'de refromlar nedeniyle yönetimdeki etkilerini yitiren nüfuzlu çevrelerin kışkırtmasıyla Mirza Taki'yi görevden alıp öldürttü. 1852'de iki Babinin düzenlediği başarısız suikast girişiminin ardından Babilere karşı sert ve uzun süreli bir sindirme harekatı başlattı.

    Rusya'nın 19. yüzyıl başlarında ele geçirdiği İran toprakları geri almaya başaramadı. 1856'da Afganistan'ın Herat şehrini işgal etti. Büyük Britanya bunu sömürgesi Britanya Hindistanı'a yönelik bir tehdit sayarak İran'a savaş açtı. Savaşın sonunda İran Herat'tan çekilerek Afganistan'ı tanımak zorunda kaldı.

    Hükümdarlığı sırasında din adamlarının siyasal ve toplumsal yaşam üzerindeki etkisini kırdı, telgraf ve posta hizmetlerini başlattı, yollar yaptırdı, Batı türü eğitim veren ilk İran okulunu açtı ve İran'da ilk günlük gazetenin yayımını başlattı. Ama hükümdarlığının son yıllarında reformlara gidilmesi yolundaki baskılara kararlı biçimde karşı koydu. Ayrıca maddi çıkarı için yabancılara bir dizi ayrıcalık tanıdı. 1872'de kamuoyundan gelen baskılar karşısında, demir yolları ve sulama kanallarının yapımı için yabancılara tanıdığı ayrıcalıkları geri aldı. 1890'da ülkede üretilen tütünün alım, satım ve işlenme haklarını 50 yıl süreyle yabancılara bırakma kararı, ülke çapında bir tütün boykotuna yol açtı ve kararından vazgeçmek zorunda kaldı. İzlediği politikalarla çeşitli çevrelerin düşmanlığını kazanan Nasıreddin, 1896'da Tahran'da Cemaleddin Afgani'ye bağlı olduğu iddia edilen Mirza Rıza Kirmani adlı bir fanatik tarafından öldürüldü.
    Nasıreddin Şah
    Kaçar Hanedanı
    Doğumu: 17 Temmuz 1831 Ölümü: 1 Mayıs 1896
    Resmî unvanlar
    Önce gelen
    * Muhammed Şah
    İran Şahı
    1848-1896
    Sonra gelen
    * Muzaffereddin Şah


    ---------------------------------------------HAREMİ


    Nasıreddin Şah (
    Farsça: ناصرالدین شاه قاجار, d. 17 Temmuz 1831, Tebriz - ö. 1 Mayıs 1896, Tahran), 1848-1896 yılları arasında İran şahı olarak hüküm sürdü.
    Batı ülkeleriyle kurulan ilişkilerin getirdiği değişim gereksinimini kavrayamamış ve başlangıçta izlediği reform politikasını terk ederek gidere ...

    Daha fazla »»
     Gözat 
    İslamiyet beğendi
    1 Beğen
  • İslamiyet Gold
    İslamiyetWhordark'nın Durum güncellemesini beğendi
    BU MÜBAREK CUMA GECESİ
    DUALARIMIZ KABUL OLSUN

    De ki: Du'ânız (ibâdetiniz) olmadıktan sonra
    Rabbim size niye değer versin
    [Furkan-77
    10 üye beğendi
    10 Beğen 2 Yorum Yap
    Elanur KESİCİ
    Temmuz 9 '17
    Amin hepizin Inşallah
    Yasemin KARAPIÇAK
    Temmuz 19 '17
    Amin inşallah
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • İslamiyet Gold
    İslamiyetWhordark'nın Fotoğrafına yorum yaptı
    Evin telefonu geceyarısı 3'te çaldı , uykudaki adam açtı telefonu .Telefondaki ses annesine aitti :
    - Nasılsın oğlum,iyimisin? diye sordu.
    Oğlu şaşkın bir ifadeyle:
    -İyiyim anne hayırdır bir şey mi oldu? dedi.
    Annesi:
    -Bir şey yok oğlum sadece sesini duymak istedim dedi.
    Oğluda:
    -Anne sesimi duymak için bu saatte aranır mı ? dedi.
    Anne:
    -Rahatsız mı ettim oğlum? dedi .
    Oğlu:
    -Evet anne rahatsız ettin dedi.
    Annesi şöyle dedi:
    -25 sene önce bu saatte sen de beni
    rahatsız etmiştin, doğum günün kutlu olsun yavrum.

    Evin telefonu geceyarısı 3'te çaldı , uykudaki adam açtı telefonu .Telefondaki ses annesine aitti :
    - Nasılsın oğlum,iyimisin? diye sordu.
    Oğlu şaşkın bir ifadeyle:
    -İyiyim anne hayırdır bir şey mi oldu? dedi.
    Annesi:
    -Bir şey yok oğlum sadece sesini duymak istedim dedi.
    Oğluda:
    -Anne sesimi duymak ... Devamı >>>>

    23 üye beğendi
    23 Beğen 5 Yorum Yap
    Sude Naz YERLİ
    Eylül 2 '17
    En iyimser hali ile kedimizi tatmin etmek, Tatmi olmak için ya birinin bizi kandırmasına izin veriyoruz yada biz kendimiz kandırıyoruz kendimizi bu örnekte olduğu gibi. Eskiler vardı sevilen sevgi dolu geçmiş. Şimdi sevgi yok sevmeyi bilen yok.
    Açelya Samyeli Danoğlu
    Mart 18 '18
    Ne garip hayat
    Duygu Ilgın Şener
    Ağustos 15 '18
    Canım annem seni çok seviyorum
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • İslamiyet Gold
    İslamiyet Gönderiye yorum yaptı Gönderen : Seyyah AKINCI
    Nasıl bir ülke olmaya başladık, Bir zamanlar kınarken şimdi bizi buldu bela.
    Birilerinin hoşuna gidiyor diye ülkenin kimyası ile oynamak kimsenin haddine değil.
    3 Beğen 2 Yorum Yap
    Whordark
    Haziran 25 '17
    Esrarengiz birileri yine oyununu oynuyor, Hain kim Haklı kim belirsiz. Her an hain diye yanabilir, her an bir hainin darbesini görebilirsin. Dost kim Düşman kim. Yinede küffarın düşmanlığı yakmazda kendi insanımızın ülkenin evladının bile isteye ve bilmeden sadece yanlış düşüncesi yüzünden sapıp Ülkeyi , Dini , Halkı ,hürriyeti zora sokuyor. Kamera önüne gecen oyuncusu, Popçusu, topçusu işini bırakmış Siyasetçilik yapıyor , Kendilerini halkın üstünde zeka yöneten ve sahibi görüyor. Okullarımızda öğretim üyeleri 3 kuruş için ülkenin evladını bozuyor, Haber diye ülkenin sırlarını yayanları alkışlayan okumuşlar doldu. Kim kimdir neye hizmet eder bilinmiyor. Öyle bir zaman ve öyle bir olayın içindeyiz ki insan kendinden şüphe eder halde. Esrarengiz birileri yine oyununu oynuyor, Hain kim Haklı kim belirsiz. Her an hain diye yanabilir, her an bir hainin darbesini görebilirsin. Dost kim Düşman kim. Yinede küffarın düşmanlığı yakmazda ke ... Devamı >>>>
    İslamiyet Gold
    Haziran 25 '17
    Elbette birileri bir plan kuruyor lakin planları yine ayaklarına dolanır. Dediğiniz gibi oyuncular can acıtıyor fakat bu yolda onların deyimi ile kurunun yanında yaşta yanacak. Bu ülkenin İslam dünyasında yeri belli, velhasıl belli olan bir durumda ŞiA'nın tarafı hep belli olmuştur. Nazaren kendilerini gizleyen hainler bunlar din ile alakası olmayan Doğunun plancı hainleri. Elbette birileri bir plan kuruyor lakin planları yine ayaklarına dolanır. Dediğiniz gibi oyuncular can acıtıyor fakat bu yolda onların deyimi ile kurunun yanında yaşta yanacak. Bu ülkenin İslam dünyas ... Devamı >>>>
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • İslamiyet Gold
    İslamiyet Forma konusu yanıtladı..
    Bayram namazı nasıl kılınır..?
    Topluca kılınan bayram namazları; Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğin güzel bir göstergesidir. Bayramlar Müslümanları birbirine yaklaştıran, dargınlıkları ortadan kaldıran, kardeşlik duygularını kuvvetlendiren önemli günlerdir. Bayramlar, Allah'ın mü'min kullarına birer ziyafet günleridir.




    Bayram sabahı erkenden kalkmalı, yıkanıp temizlenmeli, en iyi ve temiz elbiseleri giyerek güzel kokular sürünmelidir.
    Yılda iki dini bayramımız vardır:
    1) Ramazan Bayramı.
    2) Kurban Bayramı,
    Cuma namazı farz olan kimselere, bayram namazlarını kılmak vaciptir. Bayram namazı, iki rekattır. Cemaatle kılınır. Bayram namazlarında ezan okumak, ikamet getirmek yoktur. Bayram hutbesi sünnettir ve namazdan sonra okunur. Cuma hutbesi ise farzdır, namazdan önce okunur.
    Diğer namazlardan farklı olarak bayram namazlarının birinci rek'atında üç, ikinci rek'atında da üç kere olmak üzere fazladan altı tekbir alınır. Bunlara "Zevaid" tekbirleri denir.

    Bayram Namazının Kılınışı Birinci Rek'at:
    1) Cemaat düzgün sıralar halinde imamın arkasında yer alır ve "Niyet ettim Allah rızası için Ramazan yada Kurban Bayramı namazını kılmaya, uydum imama" diye niyet eder.
    2) imam "Allahu Ekber" deyip ellerini yukarıya kaldırınca. Cemaat de "Allahu Ekber" diyerek ellerini yukarıya kaldırıp göbeği altına bağlar.
    3) Hem imam, hem de cemaat gizlice "Sübhaneke"yi okur. Bundan sonra üç kere tekbir alınır. Tekbirlerin alınışı şöyledir:
    Birinci Tekbir: imam yüksek sesle, cemaat da onun peşinden gizlice "Allahu Ekber" diyerek (iftitah tekbirinde oldugu gibi) ellerini yukarıya kaldırıp sonra aşağıya salıverirler. Burada kısa bir süre durulur.
    ikinci Tekbir: ikinci defa "Allahu Ekber" denilerek eller yukarıya kaldırılıp yine aşağıya salıverilir ve burada da birincide oldugu kadar durulur.
    Üçüncü Tekbir: Sonra yine "Allahu Ekber" denilerek eller yukarıya kaldırılır ve aşağıya salıverilmeden bağlanır.
    4) Bundan sonra imam, gizlice "Euzü Besmele", açıktan Fatiha ve bir sure okur .(Cemaat bir şey okumaz, imamı dinler)
    5) Rüku ve secdeler yapılarak ayağa (ikinci rek'ata) kalkılır ve eller bağlanır.
    Bayram Namazının Kılınışı İkinci Rek'at:
    6) imam gizlice Besmele, açıktan da Fatiha ve bir sure okur. Sure bitince imam yüksek sesle, cemaat da içinden
    (birinci rek'atta oldugu gibi) üç kere daha tekbir alır, üçüncü tekbirden sonra eller bağlanmadan, dördüncü tekbir ile rükua varılır,.sonra da secdeler yapılarak oturulur.
    7) Oturuşta. İmam ve cemaat, Ettehiyyatü. Allahumme salli, Allahumme barik ve Rabbena atina... duasını okuyarak önce sağa, sonra sola selam verip namazı bitirirler. Namazdan sonra hutbe okunur. Kurban bayramı namazının kılınışı da bunun gibidir. Sadece niyeti değişiktir.


    Bayram namazının kılınışı
    Ramazan ve Kurban bayramı namazı nasıl kılınır?
    1. Rekat
    "Niyet ettim Allah rızasi için (Ramazan yada Kurban) Bayramı namazını kılmaya, uydum hazır olan imama" diye niyet ederiz
    "Allahu Ekber" diyerek 1. Tekbiri alır ve namaza başlarız
    Sübhaneke'yi okuruz
    2. Tekbiri alır, ellerimiz yanlara salarız.
    3. Tekbiri alır, ellerimiz yanlara salarız.
    4. Tekbiri alır, ellerimizi bağlarız. İmam, gizlice "Euzü Besmele", açiktan Fatiha ve bir sure okur. Biz ise bir şey okumaz, imami dinleriz.
    Rüku'ya gideriz
    Secde'ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde'ye gideriz


    2. Rekat
    Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
    İmam, gizlice "Besmele", açiktan Fatiha ve bir sure okur. Biz ise bir şey okumaz, imami dinleriz.
    1. Tekbiri alır, ellerimiz yanlara salarız.
    2. Tekbiri alır, ellerimiz yanlara salarız.
    3. Tekbiri alır, ellerimiz yanlara salarız.
    Ellerimizi kaldırmadan 4. Tekbiri alarak Rüku'ya gideriz
    Secde'ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde'ye gideriz
    Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okuruz
    "Es selâmu aleyküm ve rahmet'ullah" diye sağa ve sola selam vererek namazı tamamlarız

    Toplum Barısı Açısından Bayramın Önemi
    Bayram; Allah’ı bir, Peygamberi bir, Kitabı bir, aynı kıbleye yönelen, aynı heyecanı taşıyan Müslümanların sevinçlerini paylaştığı mukaddes bir gündür.
    Mü'minler; Allah'ın emrini yerine getirmek maksadıyla, bir ay boyunca imsak vaktinden aksama kadar en tabii hakları olan yemeyi, içmeyi terk ederek insani adeta melekleştiren oruç ibadetinin manevi zevkini duyarlar.
    "Düşmanla savaşın küçük cihat, nefisle savasın büyük cihat" olarak kabul edildiği bu mücadelede mü'minler büyük bir zafer kazanarak kulluk imtihanında gösterdikleri basarının sevincini taşırlar.
    Çok mübarek bir gün olan bayramda, kutsal mekânlar olan camilerde topluca ibadet etmenin suruna eren Müslümanların arsa yükselen tekbir sesleri, kalbilerimizdeki imanın açık bir delili, yan yana gelerek. Omuz omuza vererek cemaat halinde kılınan bayram namazları Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğin en güzel göstergesidir.
    Yüce Allah Kur'an-i Kerim'de:
    "Şüphesiz mü'minler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin..." (53) buyurarak bütün Müslümanların kardeş oldugunu bildirmiş, birbiri ile dargın olanlar varsa, bunların aralarının düzeltilmesini diğer Müslümanlara görev olarak vermiştir.
    Müslümanların birlik ve beraberliği üzerine titreyen Sevgili Peygamberimiz de, din kardeşliğine gölge düşüren davranışlardan sakınmanın gereğine dikkatimizi çekerek söyle buyurmuştur:
    "Bir müslümanın din kardeş ile üç günden fazla dargın durması helal olmaz." 54)
    Dargınlığın uzun süre devam etmesinin, çok büyük bir günah oldugunu da su sözleri ile ifade etmiştir:
    "Bir kimse Müslüman kardeşi ile bir sene küs durursa, onun kanını dökmüş gibi günaha girmiş olur." (55)
    Müslümanların arasının açılmasına ve toplumda birlik ruhunun zayıflamasına sebep olan kin, haset ve düşmanlık duygularını kalplerimizden söküp atarak bunların yerine insan sevgisini ve kardeşlik duygularını yerleştirip, dargınlıklara son verdiğimiz takdirde, bayram iste o zaman gayesine ulaşmış olacaktır.
    Dinimiz bütün Müslümanları tek bir vücut olarak kabul eder, insan vücudunun bir tarafında meydana gelen rahatsızlığı vücudun diğer kısımları hissettiği gibi, dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir müslümanın karsılaştığı sıkıntıyı da diğer Müslümanların yüreklerinde hissetmesi gerekir. Bugün en çok muhtaç oldugumuz şey bu sura sahip olmaktır.
    (53) Hucurat. 10
    (54) Riyazü's-Salihiii, c.3, s.l70
    (55) A.g.e., c.3, s. 170




    Topluca kılınan bayram namazları; Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğin güzel bir göstergesidir. Bayramlar Müslümanları birbirine yaklaştıran, dargınlıkları ortadan kaldıran, kardeşlik duygularını kuvvetlendiren önemli günlerdir. Bayramlar, Allah'ı ...
    Daha fazla »»
    İslamiyet
    İslamiyet
    Sevgili kardeşlerimiz lütfen yorumlara dahil olmak isteyen ve dahil olan arkadaşlarımız ve kard...
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • İslamiyet Gold
    İslamiyet Yeni form yayınladı
    SALAVAT-I ŞERİFE GETİRMENİN FAZİLETİ
    Başlığımızdaki Arapça dua peygamberimize ve ali ashabına selat selam ve esenlik dilemek anlamındaki salavat-ı şerife duasıdır. Gelelim "allahümme salli ala seyyidina muhammedin ve ala ali seyyidina muhammed anlamına;

    Allahım (peygamberimiz) Hz.Muhammed'e ve aline (evladu iyaline) salatu selam ve esenlikler eyle.

    sallallahu aleyhi vesellem, aleyhiselatu vesselam gibi kısa salavatlar ve anlamları için
    salavat çeşitleri ve anlamları konumuza bakabilirsiniz.
    salavat getirmenin çok çok çok fazla fazileti vardır

    Efendimiz Aleyhisselam buyurdu:
    - Bana en yakın olanlar, üzerime en çok salavat getirenler olacaktir.
    - Üzerime salavat getirirseniz Allah da (c.c) sizin üzerinize salavat getirir.
    - Bana salavat getirin. Nerede olursanız olun salavatınız bana ulaşır.
    - Allah Teala (C.C) buyurdu: "Bir defa salavat getirene Ben ve meleklerim on defa salavat getiririz."
    - Cuma günü ve geceleri üzerime (100) defa salavat getirenin Allah Teala (c.c) otuzu dünyaya, yetmişi ahirete ait olmak üzere yüz hacetini kabul eder.
    - Dua ile sema arasında bir engel vardır. Üzerime salavat getirilince engel açılır, dua yerine ulaşır.
    - Sünnetimi ihya eden, üzerime salavat getiren, darda kalanlara yardımda bulunanlar kıyamet gününde arşın gölgesinde olacaklardir.
    - Sırat üzerinde kalmış, hurma yaprağı gibi tirtir titreyen bir adam gördüm .O anda üzerime getirdigi salavat-i şerife gelip o durumdan onu kurtardı.
    - Dün gece acayip bir şey gördüm. Adamın biri Sırat üzerinde düşüp kalkıyordu. O anda üzerime getirdiği salavat geldi. Elinden tuttuğu gibi Sırat'tan geçirdi.
    - Meclislerinizi salavat ile süsleyiniz.,
    - Kiyamet günü büyük ecir almak isteyen, üzerime salavat getirsin.
    - Cuma günü üzerime (80) kere salavat getirenin seksen senelik günahi affolunur.
    - Üzerime salavat getirilmeden yapilan hiçbir dua kabul olunmaz.
    - Karsilaşan iki mü 'min salavat getirerek musafaha ederlerse, geçmiş ve gelecek günahlari bagışlanir. - Üzerime (100) defa salavat getirene, Allâh (c.c.) bin defa rahmet nazarı ile bakar. Iştiyakla daha fazla getiren için kiyamet gününde şefaat ve şahitlik ederim.
    - Üzerime bir günde (1000) defa salavat getiren kimseye cennetteki makamı gösterilmedikçe ölmez.
    - Cuma günü üzerime (100) defa salavat-i serife getiren kimse kıyamette öyle bir nur ile gelecek ki, eğer o nur bütün mahşer ehline taksim edilse hepsine yeterdi.
    - Ömrünü boş yere heba eden kisinin kaybettigi zamani telafi etmesi için salavat-i şerife ile meşgul olmalidir. Eger bütün Ömrünü ibadetle geçirmiş olsan sonra bir defa salavat-i serife getirsen, getirdigin salavat bütün ibadetlerinden daha ağır gelirdi. Çünkü sen kendi gücün nispetinde salavat getirmektesin.
    Allah Teala da (C.C) Rububiyyeti hesabıyla senin bir salavatına karşılık sana on salavat getirmektedir.Yani Allah Teala(C.C) sana on defa rahmet nazariyla bakmaktadir.
    Allah Teala'nin (C.C) kuluna nazar-i rahmeti; insin, cinnin ibadetinden daha hayirlidir. Çünkü Allah(C.C) bir kuluna rahmeti ile nazar edince o kul azaba dûçar olmaz.
    - Allah Teala(C.C), perşembe günü ikindi vakti, melekleri salavat-i şerife getirenlerin ismini yazmak için yeryüzüne gönderir. Cuma günü ve gecesi salavat getirmeyi ihmal etmemelidir.
    * Salavat-i Şerife dünya ve ahirette insanin derecesini yüceltir. Onu büyük bir nur sahibi kilar. Kazanci en bol bir ticaret kaynağıdır.

    Başlığımızdaki Arapça dua peygamberimize ve ali ashabına selat selam ve esenlik dilemek anlamındaki salavat-ı şerife duasıdır. Gelelim "allahümme salli ala seyyidina muhammedin ve ala ali seyyidina muhammed anlamına;

    Allahım (peygamberimiz) Hz.Muhammed'e ve aline (evladu iyaline) salatu selam ve esen ...

    Daha fazla »»
     Gözat 
    Elanur KESİCİ beğendi
    1 Beğen
  • İslamiyet Gold
    İslamiyet Kendi blog'unu beğendi
    Ölüm anlık değil, 3 ay önce başlar!
    Ölüm anlık bir şey değildir, 3 ay önceden başlar! Ölüm genelde insanları korkutur. Sevdiklerinizi bırakıp gitmek, yapmak istediklerinizi tamamlayamamak ya da bilinmeyene doğru bir yolculuk yapmak biraz ürkütücü gelebilir. Peki, ölüm hakkında ne biliyorsunuz? Mesela ölümün aslında anlık olmayıp, üç ay önceden başlayabileceğini biliyor muydunuz? Ölüm, her birey için özel, benzersiz, kişisel bir yolculuktur. Birisi ölüme doğru yaklaşır ve bilinen bir dünyadan bilinmeyen bir dünyaya doğru yolculuğu başlar. Bu süreçte kişi ölümü kavrar ve kendi ölümüne inanarak, zihinsel yolda bir keşfe başlar. Bazılarının varış noktasına ulaşması aylar sürebilirken bazılarının yolculuğu ise birkaç gün sürer. YOLCULUK BAŞLIYOR: ÖLÜME 1 - 3 AY KALA Birisi ölümün yaklaştığını fark etmeye ve onu kabul etmeye başladığı zaman çevresinden çekilmeye başlar. Dünyadan ve dünyanın içindekilerden ayrılma sürecini başlatır. Arkadaşlarının, komşularının ve hatta aile üyelerinin bile ziyaretini geri çevirebilir. Ziyaretleri kabul ettikleri zaman etkileşimde zorlanabilir ve bundan hoşlanmayabilirler. Kendi hayatları hakkında düşünüp taşınırlar ve anıları ziyaret edip dururlar. Nasıl bir hayat yaşadıklarını değerlendirebilir ve pişmanlıklarını düşünürler. Ölmek üzere olan kişilerin iştahı azalır, kilo verirler. Beden yavaşlamaya başlar ve daha önce olduğu gibi yiyeceklerden enerji almaya gereksinim duymaz. Bir zamanlar çok keyif aldığı şeyler ona artık cazip gelmez, tek istediği şey uyumaktır… Değişen vücut kimyası hafif bir his üretir. Onlar ne aç ne de susuzdur, yemek yemediklerinde acı çekmezler. Ve bu başladıkları yolculuğun beklenen bir parçasıdır. ÖLÜME 1 - 2 HAFTA KALA RUHSAL DEĞİŞİKLİKLER Bu yolculuk sırasında kişiler genelde uyurlar. Kişilerde oryantasyon bozukluğu sık görülür ve algılar değişebilir. Kişi gizli düşman korkusu veya yenilmeme duygusu gibi hezeyanlar yaşayabilir. Halüsinasyonlar görebilir, bazen orada olmayan insanlarla konuşabilirler. Konuşulan kişi genelde ölmüş insanlar olur. Hayat ile gelecek arasındaki perde kalkmıştır. Kişide ajitasyon görülür, hareketleri amaçsızdır ve diğerleri için hiçbir anlam ifade etmiyor olabilir. Çünkü gittikçe bu dünyadan uzaklaşıyorlardır FİZİKSEL DEĞİŞİKLİKLER Vücut daha zor bir şekilde kendini koruma altına alır. Vücutta bu süre zarfında bazı işaretler görülür: * Vücut sıcaklığı düşüktür * Kan basıncı düşüktür *Nabız düzensizdir; yavaştır ya da hızlıdır * Terlemede artış görülür Dolaşım nedeniyle deride renk değişiklikleri olur. Soluk ve mavimsi bir renk hakimdir, özellikle dudaklarda ve tırnak yataklarında daha belirgindir. Solunum değişiklikleri söz konusudur. Genellikle solunum daha hızlı ve yorucu haldedir. Tıkanıklık meydana gelebilir ve bu da öksürüğe yol açabilir. Konuşma azalır ve sonunda tamamen durur. YOLCULUK ARTIK SONA ERDİ: ÖLÜME BİRKAÇ GÜN YA DA BİRKAÇ SAAT KALA Kişi artık ölüme doğru yaklaşmaktadır. Ölüm yaklaştıkça enerji dalgası ortaya çıkabilir. Yataktan kalkıp, yakınlarla konuşmak, iştahsız geçen günlerden sonra bir şeyler yemek isteyebilirler. Bu enerji dalgalanması kişiye göre değişiklik gösterse de ölen bir kişinin son fiziksel ifadeleri bunlardır. Nefes daha düzensiz ve genellikle daha yavaştır. (Cheyne Stokes solunumu) Hızlı hızlı nefes almanın ardından nefes tamamen durabilir. ller ve ayaklar morumsu ve lekeli (benekli) olabilir. Bu benekler yavaş yavaş kollara ve bacaklara yayılabilir. Dudaklar ve tırnak yatakları mavimsi ya da mor olabilir. Kişi genellikle yanıt vermemeye başlar ve gözleri açık veya yarı açık olmakla beraber çevreyi göremezler. İnanışa göre bu anlarda ölmek üzere olan kişinin yanına sevdiği kişilerin oturup onunla konuşması tavsiye edilir. Sonunda nefes tamamen sona erer, kalp durur. Ve ölüm artık meydana gelmiştir. Ölüm anlık bir şey değildir, 3 ay önceden başlar! Ölüm genelde insanları korkutur. Sevdiklerinizi bırakıp gitmek, yapmak istediklerinizi tamamlayamamak ya da bilinmeyene doğru bir yolculuk yapmak biraz ürkütücü gelebilir. Peki, ölüm hakkında ne ... Daha fazla »»
    3 Beğen 0 Yorum Yap
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • İslamiyet Gold
    İslamiyet kapak resmini beğendi
    4 üye beğendi
    4 Beğen 0 Yorum Yap
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • İslamiyet Gold
    İslamiyet Forum konusu beğenildi
    İmam-ı a’zam Ebu Hanife Kimdir ve Hayatı...
    İmam-ı Azam Ebu Hanife Kimdir ?
    İmam Âzam (büyük İmam) lâkabıyla bilinen, Ebû Hanife künyesiyle meşhur Numân b. Sâbit b. Zevta (Zûta) mutlak müçtehid ve fıkıhta Hanefi mezhebinin imamı (80/150 – 700/767).
    Ebû Hanife, Kûfe’de hicrî 80 yılında doğdu. İslâm’in hâkim olduğu bir ortamda yetişen Numân b. Sâbit küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm’i hıfzetti.
    Numân gençliğini ticaretle geçirdikten sonra İmam Sa’bî’nin tavsiye ve desteğiyle öğrenimine devam etti. Arapça, edebiyat, sarf ve nahiv, şiir ögrendi. Yetiştiği Kûfe şehri ve bütün Irak bölgesi müslim-gayrimüslim birçok düşüncenin, itikâdi fırkaların bulunduğu, itikadla ilgili ateşli tartışmaların yapıldığı rey ehlinin yerleştiği bir şehirdi. Dindar bir ailede yetişen Ebû Hanife’nin de bu itikâdi tartışmalara zaman zaman katıldığı kuvvetle muhtemeldir.
    Ebû Hanife’nin yaşadığı yer ve çağda itikâdi fırkalar çoğalmış, bir sürü sapık fırkalar ortaya çıkmış, Emevi hükümdarlarının Ehl-i Beyt’e zulmü devam etmiştir. Mantığı çok kuvvetli olan Numân b. Sâbit hiçbir fırkaya bağlanmadan ilim tahsilini ilerletti ve kelâm ilmine yöneldi.
    Ebû Hanife ilimle uğraşırken ticareti de bütünüyle bırakmadı. Bu, onun helâl rızık kazanmasını sağladığı gibi, ticarî kazancını ve talebelerinin ihtiyaçlarının karşılanmasını, bağımsız bir ilim meclisi kurmasını da sağladı. Ebû Yûsuf’un parasının bittiğini söylemesine ihtiyaç bırakmadan o Ebû Yusuf’u murâkabe eder, yardımda bulunurdu. Gücü yetmeyen talebelerinin de evlenmesini sağlardı (Zehebî, a.g.e, 39). Bir çokları ticarette Ebû Hanife’yi Ebû Bekir’e benzetirdi; çünkü o bir malı satın alırken, sattığı zamanki gibi emânet kâidesine uyar, kötü malı üste, iyisini alta koyardı, muhtaç satıcıyı sömürmezdi.

    Bir defasında bir kadın, satmak üzere ona bir ipek elbise getirdi. O, fiyatını sordu. Kadın yüz dirhem istedi. Ebû Hanife, değerinin yüz dirhemden fazla ettiğini söyledi. Kadın yüzer yüzer artırarak dört yüze çıktığında Ebû Hanife, daha fazla edeceğini söyleyince kadın, “Benimle eğleniyor musun?” demişti. Ebû Hanife de, “Ne münasebet, bir adam getirin de fiyat takdir ettirelim” dedi. Adam çağrıldı ve fiyatı takdir etti: Ebu Hanife o malı beş yüz dirheme satın aldı. Bu olay o zamandan beri halk arasında günümüze kadar anlatılarak, ticarette dürüstlüğe dâir bir darb-i mesel haline gelmiştir.
    Ebû Hanife vakar sahibi bir insandı. Tefekkürü çok, konuşması az, Allah’ın hudûdunu olabildiğince gözeten, dünya ehlinden uzak duran, faydasız ve boş sözlerden hoşlanmayan, sorulara az ve öz cevap veren çok zeki bir müçtehiddi.
    Fıkhi sistematik hale getirip bütün dünyevî meselelerin leh ve aleyhteki biçimlerini ortaya koyarak ve sağlam bir akîde esası çıkararak doktrinini meydana getirmiştir. Ebû Hanife’nin binlerce talebesi olmuş, bunların kırk kadarı müçtehid mertebesine ulaşmıştır (el-Kerderî, Menâkibu’l-Imâm Ebû Hanife, II, 2i8).
    Müçtehid öğrencilerinden en meşhurları Ebû Yusuf, Muhammed b. Hasan es-Seybânî’dir. Ebû Hanife’nin fıkıh okulu, talebelerine verdiği dersler ile ondan fetvâ istemeye gelen halk için verdiği fetvâlardan meydana gelmiştir. Ders verme usûlü eski filozofların diyalektik akademi derslerini andırmaktadır. Bir mesele ortaya atılır; bu, talebeleri tarafından tartışılır ve herkes görüşünü söyler; en son olarak İmam, delil ve istinbat ile bir karara ulaşılmasını sağlar ve kararı delillerden ayırarak veciz cümleler halinde yazdırırdı. Bu sözleri en yakın müçtehid talebeleri tarafindan sonradan mezhebin fıkıh kaideleri haline getirilirdi. Onun ilim meclisi bir istişâre, bir diyalog merkezi, bir hür düşünce okulu idi.

    Ebû Hanife’nin halkın sevgi ve saygısını kazanmasında; fetvâlarının her yerde haklı olarak tutulmasında; ilmi, ihtilaflardan arındırıp halka selefin yaptığı gibi bilgi aktarması, fitnelere bulaşmaması ve takvası etkili olmuştur. Onun talebelerine verdiği öğütlerde, ilimde hür düşünce ve araştırmanın yollarının tutulması, câhil ve mutaassıplardan uzak durulması gibi önemli kayıtlar vardır.
    Ebû Hanife kimseye “benim görüşüm en doğrudur” demedi; hattâ, kendisinin de bir görüşü olduğunu ama daha iyi bir görüş getirene uyacağını söylerdi. Yine o, talebelerine kendisinden her işittiğini yazmamalarını, çünkü yarın görüşünü değistirebileceğini ifade ederdi. Demek ki, hiç bir zaman kendisi mezhebî taassub içinde olmamıştır.

    Aktif bir şekilde olmasa da döneminin siyasî hareketlerine katıldı. Hayatının bir bölümü Emevilerin, bir bölümü Abbâsilerin hâkimiyetinde geçti. Her iki dönemde de siyâsal iktidara karşıydı. Onun siyâsetini ehl-i beyt taraftarlığı belirliyordu. Ehl-i beyt’e büyük muhabbeti vardı. Abbâsîler iktidara geldiklerinde ehl-i beyt’i gözeteceklerini söylemişlerdi. Ancak onların iktidara geldikten bir süre sonra ehl-i beyt’e zulmetmeye devam ettiklerini görünce, onlara da karşı çıktı. Derslerinde firsat buldukça iktidarı tenkid etti. Her iki siyasal iktidar devrinde de kendisinden şüphelenilmiş, onu kendi taraflarına çekmek, halk nezdindeki itibarından yararlanmak için kendisine kadılık görevini teklif etmişlerse de o, her iki dönemde de teklifleri reddetmiş ve bu sebepten dolayı işkenceye uğramis, hapsedilmiştir
    (Ibnü’l-Esir, el-Kâmil fi’t-Târih, V, 559).

    İmam, takvâsı, ferâseti, ilmî dürüstlüğü ve görüşlerini iktidara karşı kullanması ile halkın büyük sevgisini kazandı. Abbâsi yönetimi ile hiçbir zaman uyuşmadı, uzlaşmadi. Ticaretten kazandığı helâl rızıkla ilmini destekledi. Hattâ o, Zeyd b. Ali’nin imamlığına zımnen bey’at etmişti.

    Hz. Ali (r.a.)’in torunlarından Muhammed en-Nefsü’z Zekiye ile kardeşi İbrahim’in Abbâsilere isyan etmeleri ve şehîd olmaları karşısında Ebû Hanife Irak’ta, İmam Mâlik Medine’de açıkça iktidarı tenkit etmişler, bu yüzden ikisi de kırbaçlatılmış, işkence görmüş ve hapsedilmişlerdir. Ebû Hanife alenen halkı ehl-i beyt’e yardıma çağırdığı için hapsedildi ve her gün kırbaçlatıldı. Bunun sonucunda yetmiş yaşında şehitler gibi öldü. Zehirletildiği de rivâyet edilir (en-Nemeri, el-Intika, 170). Bağdat’ta, Hayruzan mezarlığına defnedildi, cenazesinde binlerce insan hazır bulundu.

    Ebû Hanîfe önceleri Kelâm ilmiyle uğraşmış ve birtakım tartışmalara katılmış olmasına rağmen cedelcilerin iddialı üslûbundan uzak kalmıştır. İçtihadlarını değerlendirirken kendisi şöyle demiştir: “Bu bizim reyimizle vardiğimiz bir sonuçtur. Kimseyi reyimize zorlamaz, kimseye ‘bunu kabul etmeniz gerekir’ demeyiz. Bizim gücümüz buna yetiyor, bize göre en iyisi budur. Bundan daha iyisini bulan olursa buyursun getirsin onu kabul ederiz” (Zehebî, a.g.e., 2i).

    Kendisine tâbi olacak kimselere de şu tavsiye ve ikazda bulunmuştur: “Nereden söylediğimizi (verdiğimiz hükmün delil ve kaynağını) tetkik edip bilmeden bizim reyimizle fetvâ vermek hiçbir kimse için helâl olmaz.” O, bir tek kişi ya da mezhebin İslâm’ı kuşatmasının mümkün olmadığını biliyordu. Ne Ebû Hanife ne başka bir İmam, kendi içtihadı hakkında böyle bir iddiada bulunmuştur. Onlar hep sahih sünnetin asıl olduğunu, sahih sünnet ile sözleri çatıştığı takdirde sahih sünnet ile amel edilmesi gerektiğini öğrenci ve izleyicilerine özenle tavsiye ve ikaz etmişlerdir.
    Şamil İslam Ansiklopedisi

    İmam-ı Azam Ebu Hanife Kimdir ?
    İmam Âzam (büyük İmam) lâkabıyla bilinen, Ebû Hanife künyesiyle meşhur Numân b. Sâbit b. Zevta (Zûta) mutlak müçtehid ve fıkıhta Hanefi mezhebinin imamı (80/150 – 700/767).
    Ebû Hanife, Kûfe’de hicrî 80 yılında doğdu. İslâm’in hâkim olduğu bir ortamda yetişen Numân b. Sâ ...

    Daha fazla »»
     Gözat 
    3 Beğen

Oy

Verdiğin oy:
Toplam: 5 ( 8 oranlar)
'':
Yanıp sönen efekti
Kaydırma efekti
Değerlendirme: