Loading...
 
tr
Deniz Kara
Kadın 34 y.o.
25%

Takipciler

Arkadaşlar

Serkan BEKİROĞULLARI
  • friends+total_friends

Projem

Henüz hiç projeler başlamamış
Orhan Yanık
EMİN KARIŞAN
Hüseyin cenk
Bill Watzmanescu
Kai Vaidyaez
Mert
mehmet mengüç
Engin Arayis
Sinan Uzun
Mert karaataş
Simayaliye
Sevgi basık
emre gökdemir
emre gökdemir
B.Söylemez
Mustafa Erbas
Sefa açık
Soner Kırtıl
Maksume sultan
Okan BÜYÜKÇELEBİ
Hüseyin YILMAZ
Hakan temizel
Hasan akkurt
Alikemal Akyasan
Alper Aslanoğlu
Berkay kaya
Müge Anlı
Gönül Dağı
Ebubekir aktaş
Anıl Yıldız
Neşet Altın
Ferid Uluçınar
Mehmet Ilhan
Yuliyan Aleksiev
Neyfel Kahramaner
Hayrettin Karaoğuz
Giyim İlanları
Umut Can
Kara Poyraz
Ramazan tekiş
Ülkü Cantürk
Sotnikova Svetlana
Betül Su
Mehmet Bozkurt
Mehmet Bozkurt
Maşallah Atiş
HasanAkkoyun
Ahmet Furuncu
Sinan Timur
Emre Öztürk
Sevda Yazar
Klinik Danışman
Sevda Gülcan
Erkan sayan
Ümit abaylı
Serhat Arslan
Emin Yaman
Joychen Gersava Cabrera
Ikidamla Gözyaşı
Resul kurnaz
İlginç kullanıcı mı? Bu ek verilerle bu kullanıcı hakkında kendi sonuçlarınızı oluşturun:
Kimseyi engellemedi ya da engellemedi.
Herhangi bir arkadaşlık isteği almamış.
5 arkadaşlık isteği gönderdi ve 1 kabul etti. 4 göz ardı edildi ve henüz 0 cevapsız kaldı.

Haber Kaynağı

  • birthdays+feed_item_line
    Deniz Kara
    Deniz Kara
    birthdays+birthday Ekim 29
    0 Beğen 0 Yorum Yap
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • Deniz Kara
    Deniz Kara Forma konusu yanıtladı..
    Vücut direncini artırmada 7 altın kuralı
    Dikkat! Enfeksiyon hastalıklarından korunmanın en etkin yolu sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlığı kazanmaktan geçiyor.
    Mevsim geçişlerinin özellikle nezle, grip gibi üst solunum yolları enfeksiyonlarına davetiye çıkardığı bilinen bir gerçek. Uzmanlar değişik mikrop ve virüslerin, bakterilerin bu hastalıklara sebep olduğu konusunda hem fikir. Özellikle okul, kreş ve plaza ofisleri gibi kapalı ve iyi havalanmayan yerlerde, soğuğun vücut direncini düşürmesi, sağlıksız beslenme gibi etmenlerle birleşince kış aylarında üst solunum yolu hastalıklarının görülme sıklığını artırıyor. Metabolizma hızlanıyor, vücut dokularının yıkımı artıyor, dolayısı ile besin öğelerinin vücuttan atımı da hızlanıyor; protein, vitamin A, vitamin C, demir ve çinkonun vücuttaki miktarı azalıyor. Uzmanlar “Enfeksiyon hastalıklarından korunmada alınacak en önemli önlem sağlıklı beslenmedir” diyor.

    Mevsim geçişlerinden kaynaklanan hastalıklara karşı koruma kalkanı oluşturmak için 7 altın kural;

    1- Tükettiğiniz besinleri çeşitlendirin!
    Hiçbir besin tek başına vücudun ihtiyacı olan tüm besin öğelerini içermiyor ve besin seçiminde çeşitlilik, sağlıklı beslenmenin temeli olarak ifade ediliyor. Besinlerin her biri içerisinde ayrı özellik ve vücut çalışmasında ayrı işlevi olan değişik türde besin ögeleri barındırıyor. Bu nedenle her gün, her öğün dört ana besin grubundan (süt ve ürünleri / et, yumurta, kurubaklagil /sebze ve meyveler / tahıllar) önerilen düzeylerde tüketmek, besinleri besin ögesi kayıplarını önleyecek ilkeler doğrultusunda hazırlayıp, pişirip, saklamak gerekiyor.

    2- Vücutta güçlü bir savunma sistemi için protein ile barışık olun. Protein yanında sebze, meyve tüketin.
    Et, yumurta ve süt gibi besinlerde, diğerlerine göre daha çok protein bulunuyor. Bu grup ayrıca demir, çinko, fosfor, magnezyum ile B grubu vitaminlerinden B2, B6, B12 ve B3’den zengin. Özellikle hayvansal kaynaklı besinler oldukları için demir açısından da çok iyi bir kaynak sağlayan bu grup yanında C vitamini sağlayan uygun sebze - meyve ve bunlardan elde edilen sebze ve meyve suları ile tüketildiğinde vücudun mikroba karşı savunmasını ve direncini artırıyor. Son yıllarda hastalık riskleri ve diyet ilişkisi konusunda yapılan araştırmalarda, beyaz etin kırmızı ete oranı en az 4’e 1 olduğunda bireyin daha sağlıklı beslendiği kabul ediliyor. Bu nedenle uzmanlar, sağlıklı beslenmek için haftada en az 2 kez kuru baklagil ve ayrıca demirin iyi bir kaynağı olan kırmızı et tüketmeli, diğer öğünlerde kırmızı et yerine tavuk, hindi ve balık yenilmesini salık veriyor. Özellikle beyin, göz, deri, kalp ve damar sağlığı ve vücudun savunma sistemi için haftada en az 2–3 kez balık tüketmeye dikkat edilmesi gerekiyor..

    3- Vücut direncini sağlayan vitamini depolamak için sebze ve meyve tüketin.
    Sebze ve meyveler, günlük enerji ve protein gereksinimine çok az katkıda bulunmasının yanında mineral ve vitaminler bakımından oldukça zenginler Folat, A vitaminin ön ögesi beta-karoten, E, C, B2 vitamini, kalsiyum, demir, magnezyum, posa ve güçlü antioksidan etkinlik gösteren bileşenler içeren meyve ve sebzeler işte bunun için çok büyük önem taşıyor Sebze ve meyveler büyüme ve gelişme, hücre yenilenmesi, doku onarımı, deri ve göz sağlığı, diş ve diş eti sağlığı, kan yapımı ile hastalıklara karşı direncin oluşumunda etkin rol oynuyor.

    4- Sebze ve meyveyi yoğurt, tam tahıllar, taze ya da kuru meyvelerle zenginleştirerek daha fazla tüketebilirsiniz!
    Köfte, patates püresi, karışık et çeşitleri, tavuk ve makarnanın yanında rendelenmiş, parçalanmış ya da doğranmış dolmalık kabak, ıspanak veya havuç gibi sebzelerin garnitür olarak servis edilmesini öneriliyor. Hazırladığınız sandviçlerinizin içine dilimlenmiş ananas, elma, biber çeşitleri, salatalık ve domates koyun. Brokoli, kabak, havuç, biber çeşitleri, domates ve soğan gibi lezzet verici sebzelerle omletlerinizi ana yemek haline getirin. Fırında pişen hamur işlerinde sebze ve meyveleri kullanın. Evde yaptığınız ekmekler, pandispanyalar, gözlemeler ve fırında yapılan diğer hamur işlerinin tarifelerindeki yağın yarısının yerine, elma, erik, muz ve şeftali gibi meyvelerin pürelerinden birini kullanabilirsiniz. Ayrıca lezzet, yapı ve besin ögelerine katkı sağladığından rendelenmiş ya da doğranmış dolmalık kabak, havuç veya diğer kurutulmuş sebzeleri de kullanabilirsiniz.

    Unutmayın! Sağlıklı beslenme için günde 2–4 porsiyon meyve/250 ml meyve suyu tüketmek gerekiyor.

    Tüm bu hazırladığınız besinlerin yanında meyve tüketebilir veya %100 meyve suyu içebilirsiniz. Sebze, meyve ve bunlardan elde edilen sebze ve meyvelerin sularında yüksek antioksidan potansiyele ve sağlığı geliştirici kapasiteye sahip bileşenler bulunuyor. Bu bileşenlerin sebze ve meyvelere kıyasla, suyundan daha kolaylıkla emilebildiği belirtiliyor. Unutmayın sağlıklı beslenme için günde 3–5 porsiyon sebze, 2–4 porsiyon meyve tüketmek gerekiyor. 1 porsiyon meyve 170 gram meyve suyuna eşdeğer kabul ediliyor. 1 porsiyon meyve suyu ise 250 ml. Bu nedenlerle meyve suyu da, öğünün bir parçası olarak her zaman her yerde her yaş grubunda önerilen düzeyde tüketilebilir.

    5- Vitamin C’den zengin turunçgiller, kuşburnu, yeşil yapraklı sebzeler, domates, çilek ve kivi tüketin!
    Hazırlama ve pişirme sırasında sıcağın, oksijenin ve pişirme suyunun atılması ile önemli derecede vitamin C kaybı gerçekleşiyor. Araştırma sonuçları, C vitaminin turunçgil olarak alınmasının vücuda hap olarak alınandan daha yararlı olduğunu gösteriyor. Turunçgillerde bulunan biyoflavonoidlerin, C vitamininin dayanıklılığını artırdığı ve emilimini daha elverişli duruma getirdiği belirtiliyor. Bu nedenle günde bir kez ek vitamin almak yerine her öğünde, yemekle birlikte C vitamininden zengin besinlerin alımı demir durumunu farklı etkileyebilir.

    6- Sıvı tüketimini artırın.
    Her gün en az 2 – 2,5 litre (8 – 12 su bardağı) su içilmesi gerekiyor. Sıvı alımının karşılanmasında süt, ayran ve %100 meyve suyu gibi içeceklerin tercih edilmesi öneriliyor.

    7- Fiziksel aktiviteyi ihmal etmeyin!
    Tükettiğiniz besinlerle aldığınız kalori veya enerjiyi, haftanın her günü 30 dakikalık egzersiz ile dengeleyin. Vücut yağındaki artışın, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, felç, diyabet, bazı kanserler, artrit, solunum problemleri ve diğer hastalıklar için risk taşıdığını unutmayın.

    Dikkat! Enfeksiyon hastalıklarından korunmanın en etkin yolu sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlığı kazanmaktan geçiyor.
    Mevsim geçişlerinin özellikle nezle, grip gibi üst solunum yolları enfeksiyonlarına davetiye çıkardığı bilinen bir gerçek. Uzmanlar değişik mikrop ve virüslerin, bakterilerin bu ...

    Daha fazla »»
    Deniz Kara
    Deniz Kara
    Hepsi çok önemli kesinlikle ama son madde benim çok dikkatimi çekti. Fizik...
     Gözat Cevap: 2  
    0 Beğen
  • Deniz Kara
    Deniz Kara Forma konusu yanıtladı..
    Basur Belirtileri Nelerdir?
    Basur; anüs ve alt rektumda şişmiş ve iltihaplı damalardır.
    Bu damarlar, bağırsak hareketleri sonrasında, ıkınma ya da gebelik döneminde bölgede yoğunlaşan baskı neticesinde şişebilir.
    Şişen damarlar rektum içindeyse buna “iç basur”, anüs dışındaysa “dış basur” olarak adlandırılır.
    Basur oldukça yaygın bir rahatsızlıktır ve 50 yaş üzeri yetişkinlerin yaklaşık yarısında görülür.
    Basurun en sık görülen belirtileri; anüste kaşıntı, oturduğunuzda şişen damarların üzerindeki basıncın artması nedeniyle yaşanan şiddetli ağrılar ve kanamadır.
    Basura neden olan damarlar beslenme alışkanlıklarında yapılan değişimlerle normale döndürülemezse, aralarında cerrahi müdahalenin de bulunduğu çeşitli tedavi yöntemleri uygulanabilir.


    Basur Belirtileri
    Basur belirtileri genellikle, basurun iç basur mu, yoksa dış basur mu olduğuna bağlı olarak değişir.

    İç basur, rektum içinde olduğu için şişen damarlar gözle görülmez, hissedilmez ve çoğunlukla (aşırı büyümediği taktirde) herhangi bir rahatsızlığa neden olmaz.
    İç basur belirtileri ancak tuvalete çıktığınızda görülür. Kabızlık nedeniyle sertleşen ve anüsü zorlayan dışkı şiş damarların bulunduğu bölgeden geçerken kanamaya yol açabilir. Bu kanamalar basur nedeniyle görülen ağrıların şiddetlenmesine neden olabilir.
    Dış basurda ise şişen damarlar anüs çevresindeki derinin yüzeye yakın bölümündedir ve gözle görülebilir. Dış basur tahriş olduğunda kaşıntı ve kanama olabilir.
    Damarlar aşırı şiştiğinde ve şişen damarlar basınca maruz kaldığında (hamilelikte ya da uzun süre oturulan durumlarda) ağrıların şiddeti artar.

    Basurun yaygın olarak görülen belirtileri şu şekildedir;
    Kaşıntı: Kaşıntı, özellikle iç basurun neden olduğu bir belirtidir, çünkü rektum içinde şişen damarlardan mukus benzeri bir sıvı sızar ve bu sıvı anüs çevresinde bulunan deride tahrişe yol açarak kaşıntıya neden olur.

    Rahatsızlık: Tuvalete çıktıktan hemen sonra yine tuvalete çıkma isteği hissedebilirsiniz. Bu rahatsızlık, şişen damaların kalın bağırsağın son kısmına (anal kanal) baskı yapması nedeniyle görülür. Basur ne kadar büyükse rahatsızlık o kadar artar.

    Ağrı: Basur yaygın bir sorundur ancak basur ağrıları basuru olan herkeste görülmez. Basurun ağrı yapması için, damarların anüs çevresindeki kaslar tarafından basınca maruz kalacak kadar şişmesi gerekir.
    Şiddetli ve sürekli ağrılar, basur nedeniyle şişen damarlara olan kan akışının durduğuna (sıkışma nedeniyle) işaret ediyor olabilir.

    Kanama: Şişen ve basınca dayanamayan damarlar hafif bir zorlanmayla kanayabilir. Basurun neden olduğu kanama tuvalet kağıdında, iç çamaşırda ve dışkının üzerinde görülebilir.

    Dikkat: Rektal kanama, bölgede görülen ağrılar ve değişen tuvalete çıkma alışkanlıkları aynı zamanda rektal, anal ve kolon kanseri belirtisi olabilir. Bu nedenle özellikle 50 yaş üzerindeyseniz ve ailenizde kolon kanseri vakası varsa doktora gitmeniz önerilir.

    Basur; anüs ve alt rektumda şişmiş ve iltihaplı damalardır.
    Bu damarlar, bağırsak hareketleri sonrasında, ıkınma ya da gebelik döneminde bölgede yoğunlaşan baskı neticesinde şişebilir.
    Şişen damarlar rektum içindeyse buna “iç basur”, anüs dışındaysa “dış basur” olarak adlandırılır.
    Basur oldukça yaygın ...

    Daha fazla »»
    Deniz Kara
    Deniz Kara
    Dikkat etmekte fayda var mazallah
     Gözat Cevap: 2  
    0 Beğen
  • Deniz Kara
    Deniz Kara Forma konusu yanıtladı..
    Boğaz Ağrısına Ne İyi Gelir?
    Boğaz Ağrısına Ne İyi Gelir?

    Genellikle nezle ve grip gibi üst solunum yollarını etkileyen enfeksiyonların neden olduğu boğaz ağrısı yutkunma, yemek yeme ve konuşma zorluğuna yol açabilir. Ancak boğaz ağrısının tek nedeni viral enfeksiyonlar değildir.
    Sigara içmek, bulunduğunuz ortamın havasının çok kuru olması, hava kirliliği ve burun akıntısı da boğaz ağrısına neden olabilir.
    Boğaz ağrısına iyi gelen ve evde uygulayabileceğiniz bazı yöntemleri yazının devamında bulabilirsiniz fakat aldığınız tüm önlemlere rağmen boğaz ağrınız hafiflemiyorsa veya şiddetleniyorsa nedenini ve doğru tedavi yöntemini öğrenebilmek için doktora gitmeniz önerilir.

    Boğaz Ağrısına İyi Gelen Uygulamalar
    Tuzlu Suyla Gargara: Boğaz ağrısının nedeni ne olursa olsun ağrıya mukoza zarının iltihaplanması ve şişmesi yol açar. Tuzlu suyla gargara yapmak iltihabın neden olduğu şişliği azaltmak için oldukça etkili bir yöntemdir.

    Gargarayı hazırlamak için büyük su bardağının yarısı kadar suyu ılıyıncaya kadar ısıtın. Su çok sıcak veya kaynar olmamalı. Ocaktan aldığınız ılık suya yarım çay kaşığı sofra tuzu ekleyip iyice karıştırın.
    Bu karışımla günde 3 defa 30 saniye süreyle gargara yapın. Sadece ağız içine çalkalamayın, başınızı geriye doğru yatırarak tuzlu su boğaz bölgesine gelecek şekilde gargara yapın.

    Bal ve Sirke Karışımı: Sirkenin asitli içeriği ağrıya yol açan bakterilerin sayısını azaltırken balın yumuşatıcı etkisi tahriş olan boğazı yatıştırır.

    Bal ve sirke karışımını içecek olarak hazırlayabilirsiniz. İçmek istemiyorsanız 2. tarifi hazırlayarak gargara yapabilirsiniz. 1 bardak kaynamış suya 1 yemek kaşığı bal ve 1 yemek kaşığı elma sirkesi ekleyerek bal eriyene kadar karıştırın.
    Bu karışımı ağrının şiddetlendiği anlarda günde 1-2 kez içebilirsiniz. Aynı karışımla gargara hazırlamak için kullandığınız su ve sirkeyi 2 katına çıkarın (2 yemek kaşığı sirke, 2 bardak su) ve hala ılıkken gargara yapın.


    Sarımsak Pastili: Belki “sarımsak” deyince akla ilk gelen şey kokusu oluyor ancak en güçlü doğal antibiyotiklerden biri olan sarımsak viral enfeksiyonların neden olduğu boğaz ağrısını hafifletmek için birebir.

    Sarımsak pastilini hazırlamak ise oldukça kolay. 1 diş sarımsağın kabuğunu soyun ve ortadan ikiye kesin. Bu yarım sarımsakları yanak içlerine yerleştirin ve suyunu emin. Sarımsakların suyunu bırakması için arada bir dişlerinizle sıkıştırın. Sarımsak tüm suyunu bıraktığında yeni bir sarımsakla değiştirebilirsiniz.

    Buhar: Buhar tedavisi özellikle az nem yüzünden kuruyan boğazı yumuşatmak için kullanılabilir. Orta büyüklükte bir tencereye 4 parmak kadar su doldurup kaynattıktan sonra ocaktan alın. Başınızı tencerenin üzerine doğru eğerek 10-15 dakika boyunca çok derin nefes almadan su buharını soluyun.

    Buharın dağılmaması için başınızın üstüne büyük bir havlu sererek çadır etkisi yarabilirsiniz. Varsa suya 3-4 damla okaliptüs yağı damlatmak solunum yollarının daha çok açılmasına yardımcı olur.

    Meyan Kökü Çayı: Boğaz ağrısına iyi gelen çaylarından biri olan meyan kökü çayı boğaz şişliğini alarak tahrişi azaltır. Çayın etkisini artırmak için kurutulmuş papatya, karanfil veya tarçınla zenginleştirebilirsiniz.

    Çayı bardak bardak hazırlamak istemiyorsanız bir tencerede 6-7 bardaklık hazırlayabilir daha sonra ısıtıp içebilirsiniz.

    Karbonat: Karbonat boğaz ağrısına 2 nedenle iyi gelir. İlki anti bakteriyel özelliği ile boğaz enfeksiyonuna yol açan bakterileri temizlemesi, ikincisi ise pH dengesini sağlayarak gırtlak mukozasında oluşan tahrişi yatıştırmasıdır.

    Karbonatlı suyu hazırlamak için 1 büyük bardak sıcak suya yarım çay kaşığı tuz ve yarım çay kaşığı karbonat ekleyip iyice karıştırın. Daha sonra bu karışımı 1 dakika boyunca ağzınızda tutun ve gargara yapın. Gargara yaptığınız suyu tükürdükten sonra uygulamayı tekrar edin. Bunun her seferinde 2 kere olmak üzere günde 3 kez tekrar edebilirsiniz.

    Karanfil: Diş ağrısı için önerilen karanfil taneleri aynı şekilde boğaz ağrısını hafifletmek için de kullanılabilir. Karanfilde bulunan “öjenol” adlı bileşen doğal bir anestetiktir ve antiseptik etkisi vardır.

    Kurutulmuş karanfil tanelerini (5-6 adet) ağzınıza atın ve suyunu emin. Taneler çok uzun süre ağzınızda kalırsa dilinizin uyuşmasına yol açabilir unutmayın.

    Nar: Güçlü bir antioksidan olan nar neredeyse tüm hastalıkların tedavisinde önerilen “süper” bir meyve. Nar suyunu özellikle enfeksiyon nedeniyle oluşan boğaz ağrısını hafifletmek için kullanabilirsiniz. Narın suyunu sıktıktan sonra kabuklarını atmayın.

    Bu kabukları 15 dakika kaynattıktan sonra süzüp çay olarak içebilir veya boğaz ağrısı için gargara suyu olarak kullanabilirsiniz.

    Papatya Çayı: Papatya çayı hem boğazınızı rahatlatır hem de kasları gevşeterek sizi sakinleştirir ve daha rahat uyumanıza yardımcı olur.

    Papatya çayını hazır poşet çaylarla veya aktardan alacağınız kurutulmuş papatya ile hazırlayabilirsiniz. Bakterilere karşı daha etkili olması için çayınıza bir miktar taze limon suyu ekleyebilirsiniz.

    Zencefil Çayı: Zencefil çayı neredeyse her kaynakta gribe karşı önerilen çözümler arasında yer alıyor. Ağrıyı hafifleten, sinüsleri açan, bulantıya iyi gelen zencefillin tozu yerine tazesini kullanırsanız çayınız daha etkili ve lezzetli olur.

    1 büyük su bardağı kadar suyu kaynama noktasına getirdikten sonra içine 2-3 dilim taze zencefil atın ve 3-5 dakika kaynatın. Suyu süzdükten sonra boğazı yumuşatıcı etkisi olan 2 çay kaşığı bal ve yarım limonun suyunu ekleyip içebilirsiniz. Günde 2-3 bardak sıcak zencefil çayı boğaz ağrınıza iyi gelecektir.

    Adaçayı: Adaçayının damarları büzen etkisi (astrenjan) şiş boğaz için birebirdir. Adaçayını çay olarak içebilir veya yarım tencere suda kaynattığınız adaçayını süzdükten sonra gün içinde gargara suyu olarak kullanabilirsiniz. Gargara suyu olarak kullanacaksanız içine 1 çay kaşığı kadar tuz ekleyebilirsiniz. Adaçayı hamilelik ve emzirme dönemlerinde kullanılmamalıdır.

    Tavuk Suyuna Çorba: Tavuk suyuna bir miktar pirinç ve taze sebzeler ekleyerek hazırlayacağınız çorba özellikle gribe bağlı boğaz ağrısına çok iyi gelir.

    Tavuk suyunda bulunan sodyum boğazda biriken bakterileri temizlerken tavuk eti ve taze sebzeler grip nedeniyle zayıflayan vücuda destek olur. Zaten eğer boğazınız çok şişse sert ve uzun süre çiğnemenizi gerektiren yiyecekler yemek yerine çorba içmelisiniz.

    Boğaz Ağrısı İçin Diğer Öneriler

    Su İçin: Boğazın kuruması ağrıların şiddetini arttırır. Bu nedenle gün boyu mümkün olduğunca soğuk olmayan su için.

    Sigara İçmeyin: Bu öneriyi buraya yazmaya bile gerek yok aslında. Sigara -diğer zararlarının yanında- boğazı kurutup tahriş ederek ağrıyı şiddetlendirir. Enfeksiyon sigara kullanan birinde sigara kullanmayan birine göre daha uzun sürede vücuttan atılır.

    Havayı Nemli Tutun: Nemsiz kuru hava tek başına boğaz ağrısına yol açabileceği gibi enfeksiyonel boğaz ağrısını da şiddetlendirir. Özellikle klima ile ısınan bir ortamdaysanız mutlaka buhar cihazı kullanın. Buhar cihazınız yoksa 2-3 saatte bir yarım tencere suyu kaynatıp su buharının havaya karışmasını sağlayın.

    Tahrişi Önleyin: Kahve, kola gibi içecekleri mümkün olduğunca az tüketin. Kafeinli içecekler vücudun bakterilerle mücadelesini olumsuz yönde etkiler ve boğaza yapışarak tahrişi artırır. Aynı şey şeker ve şekerli gıdalar içinde geçerli.


    Boğaz Ağrısına Ne İyi Gelir?

    Genellikle nezle ve grip gibi üst solunum yollarını etkileyen enfeksiyonların neden olduğu boğaz ağrısı yutkunma, yemek yeme ve konuşma zorluğuna yol açabilir. Ancak boğaz ağrısının tek nedeni viral enfeksiyonlar değildir.
    Sigara içmek, bulunduğunuz ortamın havasının çok k ...

    Daha fazla »»
    Deniz Kara
    Deniz Kara
    Bademciği aldırmak çözüm mü direkt olarak
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • Deniz Kara
    Deniz Kara Forma konusu yanıtladı..
    Sivilce Çeşitleri Nelerdir?
    SİVİLCE ÇEŞİTLERİ NELERDİR?
    AKNE FULMİNANS
    Genellikle yetişme çağındaki erkeklerde görülür. Sırt ve göğüs bölgesinde ve yüzde birdenbire başlayan abse şeklinde sivilceler, eklem ağrısı, eklemde şişlik ve ateşlenme ile seyreder. Sivilceler kalçalar, kollar, boyun ve yüzde görülebilir. Genellikle iz bırakır.
    Tedavisinde isotretinoin, kortikosteroid ve antibiotikler kullanılır.


    AKNE KONGLOBATA
    15-40 yaş arasındaki kadınlarda yüz, sırt ve göğüs bölgesinde abse şeklinde, cerahatli sivilceler vardır. Hastaların çoğunda yüzde kızarma şikayeti mevcuttur. Eklem ağrısı ve ateş gibi sistemik bulgular tabloya eşlik etmez. Bu tür sivilceler iz bırakmaya meyillidir. Akne rozase’nin şiddetli bir şekli olduğu düşünülmektedir.
    Tedavisinde isotretionin, kortikosteroid ve antibiotikler kullanılır.


    BODY BUILDING (VÜCUT GELİŞTİRME) SİVİLCESİ
    Kas kitlesini arttırmak amacı ile androjen hormonu kullanan sporcularda görülür. Şiddetli sivilceler, hatta “akne fulminans” bile görülebilir.


    MEKANİK SİVİLCELENME
    Genellikle giysilerin sürtünmesi nedeniyle gözeneklerin tahrişinden kaynaklanır. Örneğin spor yaparken sırt ve omuzda, sürekli saç bandı takanların alnında mekanik sivilceler oluşabilir.
    Ayrıca müzisyenlerde, örneğin keman çalanlarda kemanın çene ve boyuna sürtünmesi sonucunda bu bölgede sivilceler olabilir. Aşırı sabunla yıkanma, cildi ovalama ve soyma yapılan ciltlerde mekanik sivilceler gelişebilir.


    KOZMETİK SİVİLCE
    Yağlı cilde uygun olmayan yağlı krem, fondoten ve pudra gibi ürünlerin kullanımından sonra görülür. Alın, yanak ve çenede çok sayıda siyah noktacık ortaya çıkar. Zamanla iltihaplı sivilceler ve izler de oluşabilir.


    DETERJAN SİVİLCESİ
    Hastalık derecesinde aşırı sabun ile yıkanmak, sivilceye yol açabilir. Pek çok temizleme ürünü ve şampuanların doymamış yağ asitleri içerdikleri ve bu ürünlerin komedona yol açtıkları gösterilmiştir. Cildi aşırı yıkayarak, sivilce oluşumunu azaltmak mümkün değildir. Deterjanlar, cildin yüzey yağını temizler, ancak yağ kanallarındaki yağları etkilemez.
    Deterjan sivilcesi, cildini günde dört kereden fazla yıkayanlarda görülebilir.


    POMAD SİVİLCESİ
    Saçları kıvırcık olanların, saçları düzleştirme amacı ile yağlı saç ürünlerini kullanmaları sonucu oluşur. Alın bölgesinde çok sayıda siyah noktacık görülür. Zamanla yanaklara da sıçrayabilir.


    YAĞ, KATRAN VE ZİFT SİVİLCESİ
    Rafinerilerde, araba tamirhanelerinde ve yol yapımında çalışanlarda, mekanik yağlar, katran ve ziftin neden olduğu kronik komedon oluşumu mevcuttur. Bu meslek gruplarında, kimyasallarla direkt temas sonucunda veya kıyafetlere bulaşması nedeniyle sivilceler ortaya çıkar.


    BEBEKLİK SİVİLCESİ (AKNE NEONATORUM)
    Yeni doğanlarda %20 oranında görülür. Doğarken veya doğumdan hemen ortaya çıkar. Yanaklarda ve alında değişik tipte sivilceler mevcuttur. Annenin böbrek üstü bezlerinden salgılanan hormonlarının, bebeğe geçerek bebeği etkilemesi sonucu oluşur.
    Genellikle 6. ayda kendiliğinden geriler. Tedavi şart değildir. Ancak bu durum, sonraki yaşlarda şiddetli düzeyde sivilce oluşumunun habercisi olabilir.


    ÇOCUKLUK ÇAĞI SİVİLCESİ (AKNE İNFANTUM)
    Bebeklerde 1 yaşından sonra başlar ve 5 yaşına kadar veya daha uzun sürebilir. Erkeklerde daha sık görülür. Yanaklarda değişik tipte ve şiddette sivilce görülebilir. Bebeklik sivilcesinin tersine, tedavisi gereklidir.
    Çünkü iz bırakabilir. Yine bu tür bir durum, sonraki yaşlarda şiddetli sivilce gelişebileceğinin habercisi olabilir.


    YOLMA SİVİLCESİ
    Bazı genç kızlar ve kadınların, yüzdeki ufak bir sivilceyi bile sürekli olarak tırnak veya bir aletle tahriş etmeleri sonucunda oluşur. Sürekli koparma ve yolmaya bağlı olarak, ciltte kabuklanma ve daha sonra açık veya koyu lekeler gelişir.
    Alın, yanak ve çenede sürekli izler mevcuttur. Aslında iz bırakmayacak bir sivilce, sürekli tahriş sonucu iz bırakacak hale gelir. Böyle bir durumda, sivilcelerin tedavisinin yanı sıra psikolojik bir yardım da gereklidir.


    YAZ (GÜNEŞE BAĞLI) SİVİLCESİ
    Bu tür sivilceler, yaz aylarında başlar ve sonbaharda geriler. Daha çok 25-40 yaş arası kadınlarda görülür. Yanaklar, boyun, omuzlar ve üst kolda ortaya çıkar. Kırmızı, sert, 3-4 mm. çapında sivilcelerdir.


    KLOR AKNESİ
    Klor aknesi, genellikle mesleki nedenlerle aromatik hidrokarbonlara maruz kalanlarda gelişir. Bu maddelerle temastan haftalar sonra, yanaklar, kulak arkası, çene, baş ve boyunda, koltuk altı ve testis derisinde, çok sayıda komedon, kistik papül ve nodüller oluşur.
    Kollar ve gövde derisi de tutulabilir. Kistik sivilceler genellikle iz bırakırlar.
    Elektrik malzemeleri, böcek ve mantarlara karşı kullanılan kimyasallar ve ahşap koruyucularında bulunan kimyasallar da, klor aknesine yol açabilirler.
    Tedavisinde, hastaların bu tür kimyasallarla teması kesilmelidir. İlaç olarak da retinoidler ve antibiyotikler kullanılır.
    Erkeklerde akne konglobata kadınlarda yolma sivilcesi ve kozmetik sivilce sık görülür. Yolma sivilcesi sivilceden çok iz problemi yaratır. Hastalar yüzlerinde çıkan en ufak oluşumu bile sıkar ve yolarlar.
    Zamanla yüzde kalıcı izler gelişir. Cilt kırmızı, kahverengi ve beyaz lekelerle doludur. Bu tür problemi olan sivilce hastaları tedaviye de düzenli gelmezler. İki –üç kere gelip sonra tedaviyi bırakırlar.
    Bu tür problem varsa mutlaka psikiyatri ile ortak çalışmakta fayda vardır. Ayrıca hastaların tedaviye düzenli gelmeleri ve tırnaklarını kısa kesmeleri çok önemlidir.

    SİVİLCE ÇEŞİTLERİ NELERDİR?
    AKNE FULMİNANS
    Genellikle yetişme çağındaki erkeklerde görülür. Sırt ve göğüs bölgesinde ve yüzde birdenbire başlayan abse şeklinde sivilceler, eklem ağrısı, eklemde şişlik ve ateşlenme ile seyreder. Sivilceler kalçalar, kollar, boyun ve yüzde görülebilir. Genellikle iz bı ...

    Daha fazla »»
    Deniz Kara
    Deniz Kara
    Vay arkadaş sivilcenin bile kaç çeşidi varmış böyle
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • Deniz Kara
    Deniz Kara Forma konusu yanıtladı..
    Sivilce İzi Tedavisi
    SİVİLCE İZLERİNİN TEDAVİSİ
    Sivilce sonrası kalan izler sivilce esnasında oluşan reaksiyonun yaygınlığı ve derinliğinin derecesine bağlıdır. Reaksiyonun şiddeti sivilce izlerinin tipini, derinliğini ve tipini belirler. Üç tipte iz vardır.
    Yüzeyel sivilce izleri
    Derin sivilce izleri
    Keloid


    Yüzeyel sivilce izleri:
    Eğer derinin yüzeyel tabakaları etkilenirse yüzeyel izler kalır. Bu izler hafif kırmızı, çok az deriden çöküktür. Bazen kahverengi renkli değişiklikler de olabilir. Bu tür izler için çok derin işlemler gerekmez. Retinoik asit, meyve asitlerinin deriye uygulanması, yüzeyel peeling işlemleri bu tür izleri giderebilir.


    Derin sivilce izleri:
    Bu tür izlerde derinin alt tabakaları etkilenir. Deriden oldukça çökük, başlangıçta kırmızı , zaman içerinde beyaz renkte derin izlerdir. Bu tür izlerde daha farklı ve derin işlemler yapılarak bir dereceye kadar düzelme sağlanabilir.


    Derin sivilce izleri – Icepick skar
    Icepick skar buz kıracağı ile delinmiş gibi gözüken dar, keskin sınırlı bir sivilce izidir. Genellikle 2 mm’ den dardır. İzin derinliği derinin alt dokularına ve yağ dokusuna kadar gider. Icepick skar lazer ile cilt soyma ve dermabrazyon gibi iz tedavilerine uygun değildir çünkü çok derindir.


    Derin sivilce izleri- Boxcar skar
    Boxcar (yük vagonu) skar yuvarlak veya oval şekilli, keskin dikey kenarlı deriden çökük izlerdir. Icepick skardan farkı, izin dibi sivri değildir. Yüzeysel boxcar skar 0.1-0.5 mm derinliktedir.
    Bu tür izler derin soyma teknikleri ile iyileşebilir. 0.5 mm den daha derin izler derin soyma tedavilerinin dışındaki diğer teknikler uygulanmalıdır


    Derin sivilce izleri – Rolling skar
    Rolling (dalgalı) skar normal görünümlü üst derinin , alt tabakalar tarafından çekilmesi sonucu oluşur. Bu yüzden deri dalgalı görünür. Rolling skar subsizyon tekniği dışındaki tedavilerle iyileşmez.


    Keloid:
    Nadiren bazı kişilerde sivilce bölgesinde fibroblastların ( kollajen üreten hücreler) fazla çalışması nedeni ile deriden yukarı doğru büyüyen kabarık yara dokusu yani keloid oluşur. Daha çok erkeklerde gövde bölgesinde görülür.

    SİVİLCE İZLERİNİN TEDAVİSİ
    Sivilce sonrası kalan izler sivilce esnasında oluşan reaksiyonun yaygınlığı ve derinliğinin derecesine bağlıdır. Reaksiyonun şiddeti sivilce izlerinin tipini, derinliğini ve tipini belirler. Üç tipte iz vardır.
    Yüzeyel sivilce izleri
    Derin sivilce izleri
    Keloid


    Yüzeyel sivil ...

    Daha fazla »»
    Deniz Kara
    Deniz Kara
    Sıkmamak en iyi tedavisi bu işin...
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • Deniz Kara
    Deniz Kara Forma konusu yanıtladı..
    Kantaron nedir? Sarı kantaron, Binbirdelikotu, Kılıçotu, Kanotu,  Hypericum perforatum, Centaury
    Botanik Bilgi : Çentiyangillerden, bir veya iki yıllık otsu bir bitkidir. 30 - 80 cm yükseklikte, tüysüzdür.Yarıya kadar tek gövde dik, dört köşeli, tüysüz, yarıdan sonra oldukça çok sık çatallıdır. Alt yaprakları yere yapışık, rozet şeklinde, gövde yaprakları uzun bir yumurta şeklinde, ucu sivri, gövdeye oturmuş iki adet karşılıklı bir sonraki ile çapraz, kenarları hafif kalkık ve en üstteki yaprakları ise mızrak şeklindedir. Çiçekleri dallarının ucunda, 5 parçalı, parlak sari renkli ve kenarları siyah tüylüdür. Boyları 8 - 15 mm arasındadır.Yapraklar ışığa karşı tutulduğunda parlak noktacıklar halinde yağ guddeleri görülür. Binbirdelik ismi de buradan gelmektedir.
    Diğer İsimleri Sarı kantaron, Binbirdelikotu, Kılıçotu, Kanotu, Hypericum perforatum, Centaury

    Bilinen Bileşimi : Reçine, pektin, kolin, zamk, hyperin, gensiopikrin, eritramin, eterik yağ, eritrosentaurin, nikotin asidi, protopsevdohiperisin, hiperikodehidrodiantron, rutinkversitin, frangulaemodinantranol, psevdohiperisin.

    Toplanması : Sari kantaron haziran sonuna doğru çiçeklenmeye başladığında, yerden 5cm yukarıdan kesilerek bağ yapılan gölgede, havalı bir yerde kurutularak kaldırılır veya taze olarak tentür yapımında kullanılır.

    Kantaron otunun esas özelliği ve faydaları:
    1– Beyni sakinleştirir.
    2– İştahı açar.
    3– Sinirsel depresyonu önler.
    4– Yara iyileştirici özelliğine sahiptir.
    5– İshali keser.
    6– Solucan düşürür.
    7– İdrar söktürür.
    8– Böbrek ve Safra kesesindeki taşların düşmesinde yardımcı olur.
    9– Sindirim sistemini düzenler.
    10– Kan temizleme özeliğine sahiptir.
    11– Romatizmini önler.
    12– Hastalık sonrası vücudun güçlenmesinde son derece yararlıdır.
    13– Çocukların yatak ıslatmalarında kullanılabilir.
    14– Haşlanmış suyu dezenfekten olarak kullanılır.
    15– İrinli yaraların çabuk iyileşmesinde yardımcı olur.
    16– Karaciğer, böbrek, mide hastalıklarında kullanılabilir.
    17– Bronşitlerde, Akciğer iltihaplarına iyi gelir.
    18– Soğuk algınlığında terletici etkisi ile hastaya iyi gelir.
    19– Hazırlanmış tıbbî yağı, güneş ve diğer yanıklarda, kesiklerde kullanılır.
    20– Safra söktürücü ve ağrı kesici etkisine sahiptir.
    21– Kansere karşı MÜKEMMEL koruyucu etkiye sahiptir. Bundan başka birçok alanda kullanılır. Kantaron bitkisi doğru ve dozunda kullanıldığında yaklaşık 50 çeşitten fazla hastalığa yarar sağladığı kanıtlanmıştır.

    KULLANMA ŞEKLİ
    Taze kurutulmuş Kantaron otunun çiçeğini ezdikten sonra 1–1.5 litre suya bir yemek kaşığı atılır. Sonra hafif ateşte 10–15 dakika kaynatıp, gün içerisinde çay, su yerine içilir veya ezilen bitkiyi 3 katı bal ile karıştırıp sabah, öğlen ve akşam tok karına yenilir.
    KULLANMA SÜRESİ
    Şikayet ortadan kalktıktan sonra hemen kesilmelidir. Eğer şikayet devam ederse, 6 ay kullandıktan sonra en az 3 ay ara verilmelidir.
    ZARARLARI
    Uzun süre ve fazla kullanıldığında vücutta kaşıntı yapar.
    Bu bitkinin sadece çiçeği değil; yaprağı ve dalı da çok faydalıdır. Herkes, hasta olmadan önce de bu bitkiyi ara–sıra çay yerine kullanmalıdır. Özelikle ruhsal gerginlik hâllerinde bu şifalı bitki çok yararlıdır.
    Kantaron Otunun Faydaları Yararları
    Kantaron Otu: Daha çok ılıman iklimlerde yetişen ve farklı renklerde çiçek açan bir bitki olan Kantaron Otu Bitkisi, A ve C vitaminleri ile çeşitli mineraller içerir. Sarı Kantaron ve Kırmızı Kantaron olarak ikiye ayrılır. Sarı kantaron daha çok sinirsel rahatsızlıklar için, kırmızı kantaron ise mide ve sindirim sistemi rahatsızlıkları için kullanılır.
    Kantaron Otunun Faydaları:
    Kantaron çayı vücuda kuvvet verir. Nekahat devresini kısaltır. Yaraların iyileşmesini hızlandırır. İştah açar, hazmı kolaylaştırır ve mide ağrılarını azaltır. Ateş düşürücüdür. Astımda da faydalıdır. İshali keser. Midedeki asit fazlalığını azaltarak mide ülserine karşı faydalı olur. Damar sertliği ve akciğer hastalıklarında yararlıdır. Balgam söktürücüdür. Kantaron otu, depresyonu azaltır. Sinirsel altını ıslatmalarda, uykusuzluk, korku ve gerginlikte de faydalıdır. Adet sancılarını ve menopoz şikâyetlerini azaltır.
    Kantaron Otu ve Yağı Nasıl Kullanılır?
    Kantaronun çoğunlukla kökü kullanılır. Kantaronun zeytinyağında bekletilmesi ile elde edilen Kantaron Yağı da özellikle romatizma, siyatik ağrıları ile bel ve sırt ağrıları için masajla birlikte kullanılır. Kantaron yağı yanıklarda da faydalıdır. Kantaronu hamilelikte kullanmak tavsiye edilmez, ayrıca her durumda aşırı kullanımdan kaçınmalıdır.
    Yara ve yanık iyileştirici, Antiseptik, kanama durdurucu, iltihap önleyici mucizevi yağ olan kantaron yağı, daha bir çok şifa özelliğini bünyesinde barındırıyor.
    Hem haricen, hem de içilerek hastalıkların tedavisinde kullanılıyor.
    Hücre yenileyici niteliği sebebiyle, özellikle yara ve yanıklarda oldukça etkili.
    Kantaron yağı hem kantaron bitkisinin, hem de zeytinyağının şifasını bünyesinde barındırıyor. Eski çağlardan beri kullanılan kantaron yağının, mikrop öldürücü ve damar büzücü etkisi modern araştırmalarla da kanıtlanmış durumdadır.
    Kantaron yağını evinizde bulundurmanız şiddetle tavsiye ediliyor. Ona en beklenmedik anda ihtiyaç duyabilirsiniz. Zaten kantaron yağını kullanıp etkisini gördüğünüzde, ondan vazgeçemeyecek, çevrenizdeki insanlara da tavsiye edeceksiniz.
    KANTARON YAĞININ ŞİFA ÖZELLİKLERİ
    Kantaron yağı her türlü yaralarda başarıyla kullanılmaktadır. Açık yaralar, taze yaralanmalar, kesikler, ezikler, çarpmalar sonucu oluşan morluklar vb durumlarda iyileşme sağlar.
    Kantaron yağı;
    *Antiseptik özelliğiyle yarada mikrop üremesini engeller
    * İltihap önleyici özelliğiyle yarada herhangi bir iltihap oluşmasına engel olur
    *Damar büzücü etkisiyle kanamayı kısa sürede durdurur
    *Hücre yenileyici özelliğiyle yaranın çabuk kapanmasını sağlar
    *Aynı zamanda sürüldüğü sürece yaranın sebep olduğu ağrı ve sızıları yok eder, büyük bir rahatlama sağlar.
    Yanıklarda ve haşlanmalarda da kantaron yağı bir numaralı yardımcınız olmalı. Yanıkları kısa sürede iyileştirdiği gibi, yanık anındaki acıyı dindirir. Yanığın mikrop kapmasını ve iltihap oluşumunu engeller. Güneş yanıklarında da kantaron yağından yararlanabilirsiniz. Yanık bölgelerinize sürdüğünüzde acınızın azaldığını hemen hissedeceksiniz. Yanıklarınız kısa sürede iyileşecektir.
    Trafik kazaları sonucu meydana gelen iç yaralanma ve iç kanamalarda hem sürülerek, hem de dahilen içilerek kullanılır. Damar büzücü oluşu sebebiyle iç kanamaların durmasına yardımcı olur.
    Hematomlarda (derideki mavi-mor lekeler), beze şişkinliklerinde ilgili bölgeye sürülüp masaj yapılır.
    Pürüzsüz bir cilde sahip olabilmek için, cilt bakım yağı olarak yararlanabilirsiniz.
    Kantaron yağının bebeklerin pişiklerinde de çok etkili olduğu kanıtlanmış.
    Yine bebeklerin karın ağrılarında kantaron yağı kullanıldığında ağlamaları sona erer. Ağlayan bebeğin karnına kantaron yağıyla, sağ avuç içi kullanılarak hafif hareketlerle masaj yapılır. Masaj yaparken bebeğinize sevginizi hissettirmeyi de sakın unutmayın.
    Sırt ağrıları, lumbago, siyatik ve romatizmada masaj yağı olarak kullanılmaktadır. Yalnız bu rahatsızlıklarda 1/10 oranında ardıç veya kekik yağı (yada her ikisi de) eklenerek kullanılır. Ağrıyan bölgeye bu yağla masaj yapılır. Kısa sürede ağrılarınızın hafiflediğini göreceksiniz. Değişik bitki kürlerinin yanı sıra, bu masajla hastalığınızı tamamen tedavi etme şansına sahipsiniz.
    Dahilen kullanımda kan şekerinin düşürülmesine yardımcı olur.
    Yine dahilen iç ve dış varislerin tedavisinde etkilidir. Bunu damar büzücü özelliğiyle yapar.
    Mide ağrılarında ve mide ülserinin tedavisinde de dahilen kullanılır.
    Yaz-kış ayaklarını ısıtamayanlar kantaron yağından yararlanmalı. Ayakları üşüyenler ayrıca bacak bacak üstüne atmamalı. Bu enerji dolaşımını kilitler ve ayakların üşümesine sebep olur.
    Uyarı: dahilen kullanımlarda günde bir tatlı kaşığından fazla içilmesi uygun değildir.
    Ne dersiniz, kantaron yağını evimizden eksik etmemekte haklı değil miyiz?
    Hemen kantaron yağı alın ve elinizin altına bir yere koyun. Zaten onu kullandıkça, etkilerine inanamayacak ve ondan vazgeçemeyeceksiniz. Kantaron yağı 2-3 sene boyunca tazeliğini ve etki gücünü muhafaza eder. Bitkisel tedavilerin giderek revaç bulduğu dünyamızda kantaron yağının da zamanla modern tıptaki yerini alacağına, yakın bir zamanda da onun acil servislerde kullanılacağına inanılıyor.
    UYARI: Hekiminizin önerdiği ilaçlar varsa, mutlaka kullanınız. Bu bitkiye karşı alerjiniz olup olmadığını öğreniniz. Burada ki tüm bitkisel kürler ancak ve ancak yetişkinler içindir. Burada okuduğunuz bilgilerin, yardımcı ve destekleyici olduğunu gözardı etmeyiniz. Hekiminize danışmadan buradaki bilgilerle kendi kendinize kesinlikle teşhis koymayınız ve uygulamayınız. Unutmayınız ki hastalık yoktur, hasta vardır. Her hastalığın seyri insandan insana değişir. Teşhisi koyacak olan ancak, bir hekimdir.

    Sarı Kantaron ?


    Sarı Kantaron Yağı Nasıl Yapılır?


    Sarı kantaronun sigarayı bırakmada önemi nedir?



    SİGARA, Sedef Hastalığı, Sarı Kantaron Forte, İktidarsızlık, Bronşit, Öksürük, Hamilelik​


    Botanik Bilgi : Çentiyangillerden, bir veya iki yıllık otsu bir bitkidir. 30 - 80 cm yükseklikte, tüysüzdür.Yarıya kadar tek gövde dik, dört köşeli, tüysüz, yarıdan sonra oldukça çok sık çatallıdır. Alt yaprakları yere yapışık, ...
    Daha fazla »»
    Deniz Kara
    Deniz Kara
    Yağı için çok faydalı diyorlar tabi ne kadar doğru bilemem
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • Deniz Kara
    Deniz Kara Forma konusu yanıtladı..
    Rota Virüsü Nedir...? Nasıl tedavi edilir...?
    Rota Virüsü Nedir?

    Rota Virüs, altı ay ile iki yaş arasında görülen yoğun ishal ayrıca mide ve bağırsak iltihaplarına yol açan, çocuklarda ve yeni doğan bebeklerde enfeksiyona neden olan bir virüs türüdür. Kuluçka dönemi 2 ile 5 gün arasında değişiklik gösterir. Ateş, kusma ve ishalle birlikte seyreder. Ateş ve kusma kuluçka döneminin ilk zamanlarında 3-4 gün içinde geçebilir. Ama ishal 10 güne kadar seyredebilir. Her çocuğun 5 yaşına kadar en az bir kere rota virüsü nedeniyle hastalandığı görülmektedir. Rota Virüsü birkaç kez de bulaşabilir.









    Rota Virüs Nasıl Bulaşır? Virüsten Nasıl Korunuruz?
    Ağız ve dışkı yoluyla bulaşmaktadır. Bağırsak hücrelerini etkilediğinden farklı bağırsak hastalıklarına da yol açabilir. Özellikle kış aylarında görülen virüs yenilen yiyecek içeceklerle, Virüsü taşıyan ellerle temas edilmesi halinde, tuvalete girdikten sonra ellerin yıkanmaması yoluyla bulaşır

    Bebeğimizin korunmasız ve alışkanlıklarını bizim öğrettiklerimiz ile kazandığı yaş aralığında tehlike arz eden virüsün, bulaşmasını engellemek için en çok dikkat edilmesi gereken şey, temizlik faktörüdür. Tuvaletten çıktıktan sonra ellerini yıkmayı genellikle unutan minikler rota virüs tehlikesi altındadır. Çocuğunuza bu eğitimi vermeyi kesinlikle ihmal etmeyiniz. Çocuğunuzun koluna takacağınız renkli ve hafif bir takı, ona tuvalet sonrası ellerini yıkması gerektiğini hatırlatabilir. Başkaları tarafından kullanılan tuvaletleri ve eşyaları çocuğunuzun kullanması yoluyla da bulaşır. Bu nedenle bebeğinize oynaması için oyuncak olmayan eşyalar vermeyin. (Tabak,bir süs eşyası, gazete,kitap vb.) Oyuncaklarını elinizden geldiğince steril tutmaya çalışınız. Özellikle emekleme sürecinde bebeğiniz sürekli yerde ve virüse sebep olacak etmenlerle iç içe yaşamaktadır.
    Evinizi ne kadar temiz tutmaya özen gösterseniz de virüsün bulaşmasını engel olamayabilirsiniz. Ama ne olursa olsun temizlik konusunda elinizden geleni yapmalısınız. Eğer bu konuda dikkatli davranırsanız, bebeğinizin/çocuğunuzun geçirebileceği diğer hastalıklara karşı da önlem almış olursunuz.Evinizin temizliğinin dışında ellerinizi sık sık yıkamanız virüsün tensel temasla bebeğinize geçmesini önler. Kıyafetlerini sık sık değiştirmelisiniz. Çocuğunuz okulda, kreşte, kucağa alındığı bir elde, kontrole götürdüğünüz hastanede her yerde bu virüse maruz kalabilir. Rota virüsün bulaştığı dönemde çocuğunuz kreşe yada okula bir süre gönderilmeyerek evde istirahat etmelidir. Bu diğer çocuklara bulaşmaması için de önemli bir faktördür.





    Rota Virüs İçin Tedavi Yöntemi Nedir?

    Tedavi için herhangi bir ilaç verilmemektedir. Diğer enfeksiyonlarda uygulanan antibiyotik tedavisi de yapılmamaktadır. Öncelikle vücutta kaybedilen su ve tuz miktarının yükseltilerek vücut direncinin yeniden yükseltilmesi hedeflenir. Bunun için bebeğinizin/çocuğunuzun bol sıvı alması ve ishale uygun yiyecekler yemesi gerekmektedir.şeker-tuz karışımı ile susama sağlanabilir. Muz, patates püresi , yoğurt ve pirinç gibi gıdalar tüketmesi ishal tedavisinde faydalı olacaktır. Bu dönemde bebeğinize/çocuğunuza, kesinlikle yağlı ve soslu yiyecekler vermeyiniz. Emziriyorsanız emzirmeye devam etmelisiniz. Eğer bebeğinizin/çocuğunuzun yeterli sıvı tüketmesi sağlanamıyorsa serum tedavisi önerilir.İshalini tamamen durduran bir ilaç tedavisi yapılmaz. Bu yaşanması gereken bir süreçtir. Önemli olan bu süreçten ne kadar az zararla çıkabildiğimiz… Unutmayalım ki; bebeğimiz/çocuğumuz her hastalandığında ilaçlara sarılmak da onun metabolizmasına farklı zararlar vermekte ileride farklı rahatsızlıklara yol açmaktadır.



    Rota Virüs Enfeksiyonları Nasıl Önlenir?
    Yeni geliştirilen aşıların (RotaTeq® ve Rotarix® ) enfeksiyon oranlarını azalttığı, enfeksiyonla gelişen ağır hastalıkları engellediği görülmüştür. Rota virüs aşısı 2 ayın üzerindeki bebeklere, ilk dozu 3. aydan önce başlanmak koşulu ile 2 ya da 3 doz olarak ağızdan uygulanmaktadır.
    Ülkemizde bu aşılar devlet tarafından karşılanmadığından, eczanelerden temin edilerek sağlık ocaklar yada hastanelerde yaptırılmaktadır. Aşıların fiyatları ise şu şekildedir.
    ROTATEQ : 2 x 114.01TL
    ROTARIX : 3 x 142.32TL
    Aşının kullanımının yaygınlaştırılması sonucunda tüm dünya ülkelerinde çocuk ölümleri azaltılabilecektir. Üzgünüm ki; bu enfeksiyon daha çok aşının kullanımının maddi nedenlerle sağlanamadığı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir. Aşı dışında en etkili korunma yöntemi daha önce de belirttiğim gibi temizlik ve ellerin sık yıkanmasıdır. Bunu bir yaşam tarzı haline getirmek, hayatımızın her döneminde bize yararlı olacaktır.
    Kaynakça:
    http://www.annebebek.com.tr
    www.facebook.com/cocukdoktorubilgiler



    Rota Virüsü Nedir?

    Rota Virüs, altı ay ile iki yaş arasında görülen yoğun ishal ayrıca mide ve bağırsak iltihaplarına yol açan, çocuklarda ve yeni doğan bebeklerde enfeksiyona neden olan bir virüs türüdür. Kuluçka dönemi 2 ile 5 gün arasında değişiklik gösterir. Ateş, kusma ve ishalle birlikte seyred ...

    Daha fazla »»
    Deniz Kara
    Deniz Kara
    Teşekkürler bilgiler için hocam. Değişik bir hastalığa benziyor.
     Gözat Cevap: 1  
    Erkan ASLANOĞLU beğendi
    1 Beğen
  • Deniz Kara
    Deniz Kara Forma konusu yanıtladı..
    İÇ ANADOLU BÖLGESİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
    İÇ ANADOLU BÖLGESİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
    YER ŞEKİLLERİ
    1- En büyük ikinci bölgemiz.
    2- En çok platolar: Cihanbeyli, Haymana,Obruk, Bozok,Uzun yayla
    3- En büyük kapalı havzalar: Konya;Tuz gölü, Ereğli, Akşehir
    4- Volkan dağları: Erciyes, Hasan , Melendiz, Karacadağ, Karadağ
    5- Kenarları dağlarla çevrili, orta kısmı düzdür. Bundan dolayı makineli tarım ve ulaşım
    6- Çok gelişmiştir.
    7- En çok erozyon. Bitki örtüsünün azlığı, sel rejimli akarsular.
    8- En çok peribacası ve kırgıbayır . Volkanik arazide oluşmuştur.
    9- En çok nadasa ayrılan topraklar. Yağış azlığı ve sulama yetersizliğinden dolayı.
    10- Topraklar tuzlu, kireçli. Buharlaşma fazla.
    11- Göller: Tuz ,Akşehir, Eber (tektonik göllerdir.)
    12- Mogan ve Eğmir gölleri: Alüvyal set gölleridir.
    13- Akarsular: Kızılırmak , Sakarya, Porsuk Çaylarıdır.
    14- Kızılırmak üzerindeki barajlar: Hirfanlı, Kesikköprü, Altınkaya barajlarıdır.
    15- Sakarya nehri üzerinde: Hasan Polatkan, Gökçekaya barajları
    16- En az deprem riski.Eski zaman arazileri olduğu için.
    17- Konya ve Karaman

    İKLİM VE BİTKİ TOPLULUĞU
    1- Asıl step iklimi.
    2- Yazlar sıcak ve kurak ,kışlar soğuk ve kar yağışlı.
    3- En çok konveksiyonel yağışlar(kırkikindi yağışı)
    4- En az yağışlı yer. Konya-Tuz gölü
    5- En çok sel ve erozyon.
    6- En tipik antropojen bozkırlar.
    7- En fazla ilkbahar yağışı

    NÜFUS VE YERLEŞME
    1- En kalabalık ikinci bölge.
    2- Nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasının altında
    3- Nüfus dağ eteklerinde toplanmış. Yağış fazlalığı dolayısıyla
    4- En kalabalık kentler: Ankara, Kayseri,Konya,Eskişehir,Sivas.
    5- Kentleşme oranı yüksek, Yukarı Sakarya Bölümü.
    6- Toplu yerleşmeler var. Kırsal kesimde kerpiç evler. Yağış azlığı.

    EKONOMİ
    1- TARIM:
    2- En çok yetiştirilen ürünler: Buğday, arpa, ş.pancarı, patates, yeşil mercimek, nohut , fasulye,elma, üzüm.
    3- HAYVANCILIK.
    4- Tiftik keçisi ve koyun : Ankara çevresinde.
    5- MADENLER:
    6- Tuz : Tuz gölü
    7- Cıva: Sarayönü Niğde
    8- Demir: Sivas , Kayseri
    9- Bor: Eskişehir
    10- Lületaşı: Eskişehir
    11- Krom: Eskişehir.
    12- Linyit: Ankara, Çankırı, Sivas
    SANAYİ
    1- Yukarı Sakarya Bölümü çok gelişmiştir. Bölgeyi diğer bölgelere bağlar.
    2- Eskişehir : Uçak, lokomotif
    3- Kırıkkale’de : silah, cephane fabrikaları.
    ULAŞIM
    Orta bölümü düz olduğu için, bölgeleri birbirine bağlayan önemli ulaşım yolları bu bölgeden geçer.Güneydoğu Anadolu bölgesi hariç, her bölgeyle komşudur.

    İÇ ANADOLU BÖLGESİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
    YER ŞEKİLLERİ
    1- En büyük ikinci bölgemiz.
    2- En çok platolar: Cihanbeyli, Haymana,Obruk, Bozok,Uzun yayla
    3- En büyük kapalı havzalar: Konya;Tuz gölü, Ereğli, Akşehir
    4- Volkan dağları: Erciyes, Hasan , Melendiz, Karacadağ, Karadağ
    5- Ken ...

    Daha fazla »»
    Deniz Kara
    Deniz Kara
    En dümdüz illerin olduğu bölge
     Gözat Cevap: 2  
    0 Beğen
  • Deniz Kara
    Deniz Kara Forma konusu yanıtladı..
    Dünya Ekseni nedir?
    Dünya Ekseni nedir?
    Dünya 'nın ekseni bir olan dünyanın merkezine doğru hayali bir çizgi , Güney Kutbu'na kuzey kutbuna gidiyor . Dünya, hayali eksenin etrafında hareket ederek, dönüşü tamamlamak için toplam 24 saat sürüyor. Yani bu yirmi dört saatlik hareket bir gün ve bir gecede sonuçlanır.
    yeryüzünün ekseni hafifçe hep Kuzey Yıldızı doğru işaret, Güneşe göre eğik olan bir düz çizgi vardır.
    Aynı zamanda, yeryüzünün kendi ekseni etrafında dönmesiyle aynı zamanda, odanın etrafında, güneşin etrafında, hafifçe oval bir yörüngede, elips şeklinde hareket ederek, uzayda hareket eder. Bu harekete çeviri denir ve Dünya'nın 365 gün ve 6 saat harcadığı bir devrimi tamamlamak.

    Dünyanın ekseninin eğimi çok önemlidir. Bu olmadan dünyadaki tüm noktalar tüm yıl boyunca aynı miktarda ışık ve güneş ısısı alacaktı. Eksenin satır içi olduğu için, dünya yörüngesini dolaşırken, daha fazla ışık alan ve ısı değiştiren bölgeler.
    Güneş etrafındaki bu dikey hareket, Dünya'nın translasyon hareketi olarak adlandırılır. Yılın mevsimlerine göre değişir: yaz, sonbahar, kış ve ilkbahar.
    2010 yılında Şili'de ve 2011'de Japonya'da olduğu gibi bazı depremlerden sonra uzmanlar, fenomenin Dünya eksenini yaklaşık sekiz santimetre değiştirdiğini ve bu sayede günlerin daha da kısaldığını düşünüyorlardı. Ancak, bir teori, dünyanın ekseninin acı çekmediğini, güneşe ve yıldızlara yönelişinde değiştiğini, değişimin sadece yer kabuğuna bağlı olduğunu belirtmektedir.

    Dünya Ekseni nedir?
    Dünya 'nın ekseni bir olan dünyanın merkezine doğru hayali bir çizgi , Güney Kutbu'na kuzey kutbuna gidiyor . Dünya, hayali eksenin etrafında hareket ederek, dönüşü tamamlamak için toplam 24 saat sürüyor. Yani bu yirmi dört saatlik hareket bir gün ve bir gecede sonuçlanır.
    yeryüzü ...

    Daha fazla »»
    Deniz Kara
    Deniz Kara
    Teşekkürler bilgiler için. Çoğunu bilmiyordum. Zamanında coğrafya derslerini asma...
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • Deniz Kara
    Deniz Kara Forma konusu yanıtladı..
    STONEHENGE'İN TARİHİ
    Stonehenge​

    Yüzyıllar boyunca, tarihçiler ve arkeologlar, Neolitik inşaatçıları inşa etmek için tahminen 1,500 yıl süren tarih öncesi anıt olan Stonehenge'deki birçok gizem üzerine kafa yordular. İngiltere'nin güneyinde yer alan bu daire, dairesel bir yerleşime yerleştirilmiş yaklaşık 100 büyük dik taştan oluşuyor. Birçok modern akademisyen, şimdi Stonehenge'in bir zamanlar mezarlık alanı olduğu konusunda hemfikirdirler, başka hangi amaçlara hizmet ettiklerini ve modern teknolojiye sahip olmayan bir medeniyetin (hatta çarkın) güçlü anıtı nasıl ürettiklerini henüz belirlememişlerdir. Yapısı daha da şaşırtıcıdır çünkü dış halkadaki kumtaşı levhaları yerel taş ocaklarından gelirken, bilim adamları Stonehenge'nin bulunduğu yere yaklaşık 200 mil uzaklıktaki Galler'deki Preseli Tepeleri'ne kadar iç yüzüğünü oluşturan maviktaşları takip etmişlerdir. Salisbury Ovası'nda. Bugün,


    İÇİNDEKİLER
    Stonehenge'nin Çok Aşamalı Yapısı
    Stonehenge'nin Megalitleri
    Stonehenge kim inşa etti?
    Stonehenge'ın İşlevi ve Önemi
    Bugün Stonehenge




    Stonehenge'nin Çok Aşamalı Yapısı
    Arkeologlar, İngiltere'nin en ikonik tarih öncesi harabinin, en erken 5000 yıl veya daha uzun bir süre önce inşa edildiği birkaç aşamada inşa edildiğine inanıyor. Birincisi, Neolitik Britanyalılar, muhtemelen geyik boynuzlarından yapılmış ilkel araçları, Salisbury Ovası'nda devasa bir dairesel hendek ve banka veya henge kazmak için kullandılar. Bu döneme kadar uzanan ve bazı bilim adamlarına göre, bir zamanlar 17. yüzyıla dayanan bir antika karşıtı olan John Aubrey'den sonra Aubrey delikleri olarak bilinen çemberin içinde yer alan derin çukurlar bir keresinde bir kereste sandığı çemberi tutmuş olabilir.

    Biliyor musun? 1620'de, Buckingham'ın 1. Dükü olan George Villiers, gömülü hazineyi arayan Stonehenge'nin merkezinde büyük bir çukur kazdı.
    Bundan birkaç yüz yıl sonra, Stonehenge'un inşaatçılarının, bugün 43'ü olmayan, hâlihazırda yerleşik olmayan bir hüznü olan 85'i ayakta durma pozisyonuna getirdiğini ve onları at nalı veya dairesel bir formasyona yerleştirdiğini düşündüğü düşünülüyor. M.Ö. 2000 yıllarında meydana gelen üçüncü aşamada, sarsen kumtaşı levhaları bir dış hilal ya da halka şeklinde düzenlenmiştir; Bazıları, Stonehenge'un merkezinde uzun duran trilithonlar olarak adlandırılan ikonik üç parçalı yapılara monte edildi. Sitede artık 50 tane daha sarsen taş görülüyor; Radyokarbon randevusu, Stonehenge'de kabaca MÖ 1600'e kadar devam edildiğini, özellikle de bluestonların birçok kez yeniden konumlandırıldığını ileri sürmektedir.



    Stonehenge'nin Megalitleri
    En büyüğü 40 tondan fazla olan ve 24 feet yükselen Stonehenge sarsens, Salisbury Ovası'nın 25 mil kuzeyindeki taş ocaklarından kaynaklanmış ve kızakların ve halatların yardımıyla taşınmıştır; Anıtın Neolitik mimarları ilk önce orada toprağa girdiklerinde yakın bir zamanda dağılmış olabilirler. Diğer yandan, daha küçük mavi taşlar, Stonehenge'den 200 mil uzakta, Galler'deki Preseli Tepeleri'ne kadar uzanıyor. Öyleyse, sofistike aletler veya mühendislik gerektirmeyen prehistorik inşaatçılar, bu kadar büyük bir mesafeden 4 tona kadar yükselen bu kayalar nasıl geçti?

    Uzun süredir devam eden bir teoriye göre, Stonehenge'un inşaatçıları Preseli Tepeleri'ndeki maviktaşları taşımak için ağaç gövdelerinden kızakları ve silindirleri üretiyordu. Daha sonra kayalar sallar üzerine aktarıldı ve önce Galce kıyısı boyunca ve ardından Avon Nehri boyunca Salisbury Ovası'na doğru yüzdüler; Alternatif olarak, her bir taşı bir filo filosuyla çekmiş olabilirler. Daha yeni hipotezler, bluestonları süperstar hasır sepetlerle veya bilyeli yatakların, uzun yivli plakaların ve öküz takımlarının bir kombinasyonu ile naklediyorlar.
    1970'lerin başlarında, jeologlar seslerini Stonehenge'in oluşumu üzerine tartışmaya katıyorlar. İşleyen Neolitik yapıtların klasik imgesini zorlayan, zorlu Galler'den gelen sarp maviktaşları iterek, taraklarken, yuvarlarken ya da çekerken, bazı bilim adamları, insanların değil, buzulların çoğunun ağır kaldırmayı yaptığını ileri sürdüler. Küre buzulların taşınmasıyla uzun mesafeler boyunca taşınan buzul erratikleri olarak bilinen dev kayalar ile noktalanır. Belki de Stonehenge'in mamut plakları Buzul Çağlarından birinde buzullar tarafından Preseli Tepeleri'nden koparıldı ve Salisbury Ovası'ndan bir taş atımı - en azından nispeten - çökeldi. Arkeologların çoğu, buzul teorisine doğru soğuk kaldılar, ancak doğa güçlerinin daireyi tamamlamak için gereken taşların tam sayısını nasıl sağlayabileceğini merak ediyorlardı.



    Stonehenge kim inşa etti?
    Kral Arthur'un hikâyesi ve İngiliz tarihinin efsanevi hesabı, Orta Çağ'adayandırılmış olan Monmouth'un 12. yüzyıl yazarlarından Geoffrey'e göre.Stonehenge, büyücü Merlin'in el işi. Beşinci yüzyılın ortalarında, hikaye devam ediyor, yüzlerce İngiliz soyluları Saksonlar tarafından katledildi ve Salisbury Ovası'na gömüldü. Düşmüş konularına bir anıt dikmek isteyen Kral Aureoles Ambrosias, devasa Afrika mavisi taşlarından inşa edilen Devlerin Yüzüğü olarak bilinen bir taş çemberi almak için İrlanda'ya bir ordu gönderdi. Askerler İrlandalıları başarılı bir şekilde mağlup ettiler ancak taşları taşıyamazlardı, bu nedenle Merlin büyücünü denizde ruhlandırmaya ve onları toplu mezarın üzerine yerleştirmeye kullandı. Efsaneye göre Ambrosias ve kardeşi Uther, Kral Arthur'un babası da orada gömülüdür.
    Pek çoğu, Monmouth'un hesabının, Stonehenge'in yüzyıllardır yaratılışının gerçek hikayesi olduğuna inandığını düşünürken, anıtın yapımında Merlin'in ya da en azından, ona ilham kaynağı olduğu söylenen gerçek hayattaki figürlerin birkaç bin yıl önceydi. Diğer erken hipotezler, binasını Saksonlar, Danimarkalılar, Romalılar, Yunanlılar veya Mısırlılara atfediyordu. 17. yüzyılda, arkeolog John Aubrey, Stonehenge'in, ilkel mezarları ortaya çıkarmış olan antika William Stukeley tarafından yaygın olarak popülerleştirilen bir teori olan Druidler olarak bilinen Kelt yüksek rahiplerinin eseri olduğunu iddia etti. Günümüzde bile, modern Druidler olarak tanımlayan insanlar, yaz gündönümü için Stonehenge'de toplanmaya devam ediyor. Bununla birlikte, 20. yüzyılın ortalarında, radyokarbon tarihlemesi, Stonehenge'nin Keltlerden 1000 yıl öncesine dayantığını gösterdi. Bölgede yaşayan eski Druids ortadan kaldırarak, yaşadı.
    Pek çok modern tarihçi ve arkeolog, şu anda her birinin farklı bir kabilesinin Stonehenge'e katkıda bulunduğunu ve bunların her birinin inşaatının farklı bir aşamasını üstlendiğini kabul ediyor. Sahada bulunan kemikler, aletler ve diğer eserler bu hipotezi destekliyor görünmektedir. İlk aşama, İngiliz Adalarına yerli olan Neolitik tarımcılar tarafından gerçekleştirildi. Daha sonra, gelişmiş araçlara ve daha ortak bir yaşam tarzına sahip grupların damgalarını sitede bıraktıklarına inanılmaktadır. Bazıları Avrupa kıtasından göçmen olduklarını öne sürmüşlerdir, ancak birçok bilim adamı orijinal inşacılardan inen yerli İngilizler olduklarını düşünmektedir.

    Stonehenge'ın İşlevi ve Önemi
    Mimarları çevreleyen gerçekler ve Stonehenge inşası en iyi şekilde gölgede kalırsa, tutuklanan anıtın amacı daha da fazla bir gizemdir. Tarihçiler 1000 yılı aşkın bir süredir büyük bir önem taşıdığı konusunda hemfikir olsa da, Britanyalıların erken saatlerinde Salisbury Ovası'na ne çektiğini ve gelişmeye devam etmeleri için onlara ilham verdiğini asla bilemeyiz. Stonehenge'in, en azından uzun tarihinin bir parçası olarak bir gömü bölgesi olarak kullanıldığına dair güçlü bir arkeolojik kanıt vardır, ancak çoğu akademisyen, diğer işlevlere de hizmet ettiğine inanmaktadır - ya bir tören sitesi, bir dini hac yeri, son bir dinlenme yeri onurlu ve belki de uzak atalara ruhsal olarak bağlanan bir anıt ya da anıt.
    1960'larda, astronomi Gerald Hawkins farklı noktaları ile bir astronomik takvim olarak çalıştırılan megalithic taşların küme, gündönümleri, ekinokslar ve tutulmalar olarak astrolojik olgulara tekabül önerdi. Onun teorisi yıllar boyunca oldukça dikkat çekerken, eleştirmenler Stonehenge in yapıcılarının bu tür olayları tahmin etmek için gerekli olan bilgiden yoksun olduğunu veya İngiltere'nin yoğun bulut örtüsünün gökyüzüne bakışlarını gizleyeceğini iddia ediyorlar. Daha yakın zamanlarda, Stonehenge'de çıkarılan insan kalıntıları içinde hastalık ve yaralanma belirtileri Bluestones iyileştirici güçleri olduğu düşünülen belki de, bu şifa yeri olarak kabul edildi spekülasyon İngiliz arkeologlar başını çektiği bir grup.



    Bugün Stonehenge
    Dünyanın en ünlü ve tanınan bölgelerinden biri olan Stonehenge, birçoğu bölgedeki birçok Neolitik ve Tunç Çağı harikasını ziyaret ederek yılda 800.000'den fazla turist çekiyor . 1986 yılında Stonehenge, UNESCO'nun Dünya Mirası listesindeki kayıtlarına, 17 kilometre uzaklıkta bulunan ve daha ünlü komşusununkinden daha büyük olan Neolitik bir henge olan Avebury ile birlikte bir liste halinde eklenmiştir. Stonehenge yıllar içinde birkaç restorasyon geçirdi ve bazı kayalar çöküşü önlemek için betona yerleştirildi. Bu arada, arkeolojik kazılar ve turizmi kolaylaştırmak için çevredeki alanların geliştirilmesi, diğer hararetler de dahil olmak üzere, yakındaki diğer önemli yerleri ortaya çıkarmıştır.

    Stonehenge​

    Yüzyıllar boyunca, tarihçiler ve arkeologlar, Neolitik inşaatçıları inşa etmek için tahminen 1,500 yıl süren tarih öncesi anıt olan Stonehenge'deki birçok gizem üzerine kafa yordular. İngiltere'nin güneyinde yer alan bu daire, dairesel bir yerleşime yerleştirilmiş yaklaşık 100 büyük dik t ...

    Daha fazla »»
    Deniz Kara
    Deniz Kara
    Teşekkürler paylaşım için.
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen

Oy

Verdiğin oy:
Toplam: 5 ( 1 oranlar)
'':
Yanıp sönen efekti
Kaydırma efekti
Değerlendirme: